Giriş

Orijinalini görmek için tıklayınız : Bebek bakımı hakkında herşey


Painfully
29 Ocak 2015, 20:11
Bebek bakımı hakkında herşey

Bebeğiniz doğduktan sonraki birinci yıl içinde ne gibi gelişmeler gösterecek?

1-3 aylıkken:
Bebeğiniz yeni doğduğunda yandaki gibi dış dünyaya ilgisiz gözükse de kısa zamanda yavaş hareket eden nesnelere, yüzlere ve eşyalara bakmaya ve onları incelemeye başlar.


6. haftadan itibaren nesneleri kendi arzusuyla tutar. Nesneleri daha dikkatlice incelemeye başlar ve hafızasına aldıklarını sonradan tanır.

ses duyduğunda sesin geldiği yere yönelir.

Yenidoğan bebekler çıkardıkları sesleri kontrol edebilme yetisine sahip olmamakla beraber ses çıkarmayı bir iletişim aracı olarak henüz erken dönemlerden itibaren kullanmaya başlarlar. Ses duyduklarında ve tanıdık ya da yeni insanlarla karşılaştıklarında sesler çıkarırlar. Ağladıklarında annelerinin yanlarına geleceğini en kısa zamanda öğrenirler.

bu dönemde kas tonusu oluşmaya başlar ve bebeğiniz yavaş yavaş başını tutmaya başlar.

bebeğiniz bu ilk üç aylık dönemde haftada ortalama 170-227 gram kilo alır.

4-6 ay arası:

bu dönemde bebeğiniz yuvarlanma hareketi yapmayı öğrenir ve yavaş yavaş oturmayı da öğrenir.

sık sık el ve ayaklarıyla oynar, nesnelerin çoğunu ağzına alarak niteliklerini bu şekilde çözmeye çalışır.

parmaklarıyla dokunmayı, nesneleri tutmayı ve incelemeyi öğrenir. Nesneleri tutabilme kabiliyetini geliştirmesine paralel olarak, bu nesneleri önceden uzun uzun inceler.

sesler artık ona daha anlamlı gelmeye başlar. Annesinin ses tonundan onun duygularını anlayabilme yeteneği geliştirir. Sesleri birbirinden daha rahat ayırdetmeye ve seslerin geldiği yönü daha iyi belirlemeyi öğrenir.

kendi sesi hoşuna gitmeye başlar. Bazen kendi kendine konuşarak kendi sesini duymaktan aldığı haz onu o kadar meşgul eder ki, annesi ona konuştuğunda bir anne olarak ihmal ediliyor hissine kapılabilir.

kendini ifade etme yeteneği giderek artar. Çıkardığı seslerle uzun uzun "anlamlı cümleler" kurar, sanki adeta ilgisini çeken nesnelerle konuşuyormuş izlenimi verir. Gülme sesleri çıkarmaya başlar.

7-9 ay:

oturmayı ve emeklemeyi bu dönemde öğrenir.

ev eşyalarının kenarlarına tutunarak ayakta durmayı öğrenir.

nesneleri bir elinden diğer eline aktarır. Elleri ve gözleriyle nesneleri daha derinlemesine ve daha ayrıntılı olarak incelemeye başlar.

konuşan kişinin ağzına bakarak dudak hareketlerini inceler.

bazı heceleri söylendiğinde tekrarlayabilir.

10-12 ay:

emekleme giderek daha koordine olur ve hızlanır.

eşyaların kenarlarına tutunarak daha uzun süre ayakta kalabilir ve bu eşyalara tutunarak hareket edebilir. Elinden tutulduğunda birkaç adım atabilir.

ufak bazı nesneleri baş ve işaret parmaklarının ucuyla tutabilir.

eşyaları elinden bırakmayı ve atmayı öğrenir.

kendi ismini ve iyi tanıdıklarının ismini artık tanımaya başlar

Painfully
29 Ocak 2015, 20:12
Yeni doğmuş bebek ve bakımı..

Ağırlığı

Ortalama bebek ağırlığı 3.4 kg.‘ dır. Erkek bebeklerin ağırlığı kız bebeklere göre daha fazladır.

4.5 kg. Üzerinde doğum ağırlığı olan bebekler normalden ağır olarak kabul edilirler. Bilinenin tersine bu bebekler ekstra sağlıklı olarak kabul edilmezler. Şeker hastası olan annelerin bebekleri normalden daha ağır olabilirler.

Eğer bebeğin doğum ağırlığı 2.5 kg dan daha az ise, düşük doğum ağırlıklı bebekler olarak isimlendirilir. Normal bebeklerden tek farkı daha sık beslenmeye ihtiyaç duymalarıdır. Bebeğin ağırlığı 2.3 ile 2.5 kg. arasında ve sağlıklı görünüyor olsa bile önlem olarak özel bakıma alınabilme riski vardır. Bu bebeklerde rastlanan genel problemler- nefes alma, emme problemleri ve vücut sıcaklığı gibi sorunlarıdır.

Bebekler 2.3 kg. Altında bir doğum ağırlığında ise özel bakıma alınırlar.

Prematüre bebekler: Gebeliğin 40. Haftasından önce doğan bebekler için düşük doğum ağırlığına sahiptir diyebiliriz.

Vaktinden önce olan doğumlara bir takım gelişme aşamalarını atlamak anlamına gelir. 36-38 haftalardan sonra olan doğumlarda görülen ekstra sıcaklık, ekstra oksijen ve sık beslenmekle hallolan sorunlar bulunabilir.Fakat vaktinden evvel doğan bebeklerde daha çok yadıma ihtiyaç vardır. Bu şekilde doğan bebeklere burunlarından takılan bir tüple beslemek ve nefes almasına yardımcı olacak bir takım cihazlarla destek olunur.

Zamanına göre küçük bebeklerde rahim içi gelişme geriliği denen ve beklenenden daha az büyüme anlamına gelen bir ifade kullanılır. Bu bebekler ana rahminde 40 hafta kalmalarına karşın doğumda akranlarına göre küçük olabilirler. Bu bebeklere yapılan uygulamada prematüre bebeklere yapılana benzemektedir. Zamanına göre küçük doğan bebekler rahimde yeterince beslenememiş demektir. Genellikle bebeğin “küçük “ olması gelecekte sorunları olacağı anlamına gelmez. Rahim içi gelişme geriliğinin fetusun kalori ihtiyacını azaltan bir koruma mekanizması olduğu düşünülmektedir.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:14
İlk Muayanesi

Doğumdan 24 saatlik süreci geçince bebek tıbbi bir kontrolden geçirilir. Bu muayenede sırasıyla bebeğin kilosu, ve vücut ölçümleri (baş çevresi,boyu), kalp ve akciğerleri dinlenmekte, iç organlarının elle muayenesi , Ayakları, bacak boyu, kalça çıkığı muayenesi ayrıca yapılmaktadır. Daha sonra erkek çocuklarda testislerin yerinde olup olmadığı kontrol edilmektedir. En sonda bebeğin omurgası ve makatı kontrol edilmektedir.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:14
Bebek doğduktan sonraki ilk evrede, deri normal renginden daha morumsu görülebilir. Daha sonra beğinizin cildi yetişkinlere göre daha pembe ve daha hassastır. Doğumdan sonraki ilk günlerde bebeğin cildinde sarı bir alan bulunan kırmızı lekeler olabilir, lekeler yaşamın ilk günlerinde ortaya çıkar ve 15 günde kendiliğinden yok olur,bu lekeler tamamen zararsızdırlar.

Bebeğinizin görme ve duyma yeteneği...

Bebekler doğum anlarından itibaren görme, işitme, koku ve tat alma yeteneğine sahiptir ve ilk birkaç gün içinde annesini bu duyuları ile tanımayı öğrenecektir. 15 ila 20 cm’den arası bir şekilde, daha uzaktan ise siluet şeklinde görebilirler. Bebeklerin genelinde ise göz yaşı 2. ayda başlar.

Bebeğinizin neden ağlıyor...

Bebekler herzaman kendini ağlayarak ifade eder, doğal ve olmasını beklediğimiz bir davranış şeklidir. Genellikle acıktığında, altı kirlendiğinde ya da gazı olduğunda ağlar, bu ağlamalar anneye haberı niteliği taşır.

Bazende sadece duygusal nitelikli ağlamalar olabilir. Bunu karşılamak için , sadece kucağınıza alıp, şefkat, sevgi ve o sıcaklığı hissettirerek ,ben yanındayım duygusunu yaşatmak yeterli olur...

Bebeğinizin yatma şekli nasıl olmalı...

Dikkat etmeniz gereken bebeğin yatağı ne çok sert nede çok yumuşak olmalıdır. İsterseniz bebğin başını koyacak ince bir yastık kullanabilirsiniz.Besleme sonrası ve özelikle sizin takip edemeyeceğiniz gece uyku saatlerinde sırtını ince bir yastıkla destekleyerek, yan tarafına yatırmanız gerekir. Bebeğiniz yoruldukça sağ-sol yan olarak pozisyonunu değiştirebilirsiniz. Gündüz ve sizin gözle takip edebileceğiniz zamanlarda kısa aralıkla yüz üstü başını yana çevirecek şekilde yatırabilirsiniz

Painfully
29 Ocak 2015, 20:14
Yeni doğmuş bebeğin hareketleri...

Çenede titreme, alt dudakda içe dönme, hıçkırık, düzensiz solunum, öksürme, hapşırma, esneme, sesli uyuma, irkilme, ağlarken el ve kollarının titretme, ağladığında ve üşüdüğünde morarma gibi durumlar olabilir bu gibi durumlarda paniğe kapılmanıza gerek yok...

Bebeğinizin vücut yapısı...

Genel özellik olarak yenidoğan bebeklerin kafası bedene oranla daha iridir ve normal doğan bebeklerde kafa şekli doğum kanalından geçtiği için bozuk olabilir. Kafasında yumuşak kısımlar yani bıngıldak denilen kısım vardır. Bacaklar içe doğru kıvrık olabilir, çenesinde ve burun çevresinde yağ kabarcıkları yani milia olabilir, kuyruk sokumu bölgesinde morluklar yani mongol lekesi olabilir. bunlar normaldir ve sizi korkutmasın..

Bebeklerde kilo azalması...

İlk birinci haftada, doğduğu kilosunun %10’unu geçmeyecek oranda kilo azalmasıi normaldir, daha sonra kilo almaya başlamalar. Doktoru kontrollerinde bunun takibi yapaacaktır.Sizdede Bunla ilgili karnesi olacaktır..

Bebeklerin ilk idrarı ve gaetası....

Bebekler günde 6-8 defa idrar ve yapmaları ve kilo alımları da iyi normal ise anne sütünün yaradığının göstergesidir.lk gaetası siyahımsı koyu yeşil ve yapışkandır ve bu gaetaya mekonyum denir. 3-5 gün sonra anne sütü aldıkça gaetası sulu, hardal sarısı rengine almaya başlar.

Bebeklerin vajinal kanaması, akıntı ve memelerinde şişlik olamsı....

Anneden kaynaklanan gebelik hormonu nedeniyle, kız ve erkek bebeklerin göğüslerinden süt gelmesi, şişlik ve sertlik oluşması, bunların ovulmaması, sıkılmaması gerekir. Kız bebeklerde vajinal akıntı hatta kanama bile olabilir, bu durum anneden bebeğe geçen hormonlardan kaynaklanmaktadır ve normaldir. Erkek bebeklerin yumurtalıklarını örten deri şiş görülebilir. 6-12. aylarda bu durum düzelir. Erkek bebeklerin % 3’ünün testisleri henüz inmemiştir. Bu durum doktoru tarafından takip gerektirir.


Bebek odası ısı ayarı....

Oda ısısının 21-25 derece arasında olması uygundur

Painfully
29 Ocak 2015, 20:14
Bebeklerde uyku düzeni.....



Bazı bebeklerde uyku düzeninde herhangi bir sorun yaşanmazken bazı bebeklerde ise bu sorun ailelerin en büyük problemidir. ilk aylarda uykusuzluk sorunu hem aileyi hem bebeği mutsuz eder.Yapılacak şey bebeğin normal koşullara göre uyuyup uyumadığını takibidir.

Doğumdan 3.aya kadar bebeklerin günlük uyuma süresi 17-18 saat civarındadır. Ancak bebekler hiç bir zaman derin bir uykuya sahip değillerdir.Belli sıklıkla beslenmesi gerektiği yada altı kirlendiği için uykuları bölünür. Zaten bebekliğin bu döneminde bebeğin, 2-3 saatten fazla kesintisiz uykuda bırakılmaması önemlidir. Fakat 2 haftalıktan itibaren bebeğe gece gündüz kavramını öğretmek gerekir. Gündüz uyku aralarında bebekle konuşabilir, oyun oynayabilirsiniz. Ancak gece uyandığında, loş bir ortamda , sessiz konuşarak ona gece olduğu öğretilir.

3.ayda itibaren ise bebeğin uykusu günde 15 saatlere düşecektir. Bu uykunun büyük kısmı gece, 4-5 saatlik bölümü ise gündüz olacaktır. Artık ilk aylardaki sıklıkla uyanmayacaktır. Geceleri birkaç kez uyandırılıp beslenmelidir. Ancak bu gece beslenmesi yavaş yavaş azaltılmalıdır. Gündüzleri ise 2-3 kez uyuyarak 5 saati dolduracaktır. Bu ikinci 3 aylık dönemde artık bebeğin uyku düzeni belirmeye başlayabilir. Onu yatırmaya alıştırmak istenen saatten önce (20:00-20:30 uygun olabilir) yapılacak aktiviteleri belirlemek gerekir. Örneğin pijamalarını giydirip, hafif müzik eşliğinde ona hikaye okumak bir yol olabilir. Banyo düzeni de yatmadan önce olarak ayarlanabilir. Böylece bu aktiviteler başladığında bebek uykuya hazırlanacaktır.

6 ve 9.aylar arasında ise yaklaşık 14 saatlik bir günlük uyku ihtiyacı vardır. Bunun 7 saatinde bebek hiç uyanmayabilir. Bu period başladığında artık gündüz uykuları da düzenlenebilir. Sabah ve öğleden sonra olmak üzere 2 kez uykuya yatırılması gece uykusu düzenine de uyacaktır. Bu dönemde bebek, alıştığı uyku öncesi aktiviteler varsa onlar başladığında uyuması gerektiğini kabul edecektir.

9.aydan sonra uyku ihtiyacının büyük kısmı gece karşılanırken gündüz uykuları biraz kısalabilir. Gündüz yarım ile 2 saat arasında 2 kez uyurken , gece 10-12 saatlik uyku zamanı normaldir. Önemli olan uyku öncesi aktivitelerini bozmadan devam ettirmek ve kendi kendine uyumasını sağlamaya çalışmaktır.

12.aydan sonra artık gündüz uykusu tek sefer olarak öğleden sonra gerçekleşebilir. 18.aya kadar gündüz 2 kez uyku sonrasında da 1 keze çevirmek iyi olacaktır. Bu aylarda artık bebeği kendi kendine uyumaya alıştırmak, süregelen düzensizlikleri varsa bunları ortadan kaldırmaya çalışmak çok önemlidir.

Bebeklerde görülen huzursuzlukların bir nedeni de uyku problemleridir. Bu nedenle ilk aylardan itibaren uyku düzenini belirlemeye ve bebeği bu düzene uydurmaya çalışmak hem bebek hem de annenin düzeni açısında çok sağlıklı olacaktır.

Bu düzeni oturtmakta en büyük yardımcı uykuyu bölen sebepleri bulmaktır. İlk aylarda bu sebep gaz sancısı, açlık gibi nedenler olurken ilerleyen aylarda bazı kavramların karşılığı olabilir. Bunun için bebeğe mutlaka yemek ve uyuma zamanının, oyun ve uyuma zamanının, gece ve gündüzün farklı olduğunun hissettirilmesi gerekir. Ayrıca 12. aydan sonra bebekleri yavaş yavaş kendi kendine uyumaya alıştırmak da 2 yaş ve sonrasında yaşanabilecek yalnız uyuyamama problemlerini engeller.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:14
"Sarılığın Sebepleri"

1. Fizyolojik (normal) sarılık:

Fizyolojik sarılık vaktinde doğan bebeklerin yaklaşık % 50 sinde, erken doğan bebeklerde ise daha yüksek oranlarda görülür. İlk 24 saatten sonra, genellikle doğumdan sonraki 2.veya 3. günde ortaya çıkar. Karaciğerin henüz olgunlaşmaması ve yeterince bilirubin atamamasına bağlı olarak sarılık oluşur. Genellikle ilk bir-iki hafta içinde kendiliğinden kaybolur ve bilirubin düzeyleri zararsızdır.

2.Yetersiz anne sütü alımına bağlı sarılık:

Yetersiz anne sütü alımına bağlı olarak yenidoğanların yaklaşık % 5-10 unda gelişir. Belirtileri fizyolojik sarılığınkine benzer ancak biraz daha şiddetlidir.

3.Anne sütüne bağlı sarılık:

Anne sütü alan bebeklerin yaklaşık % 1-2 sinde görülür. Bazı annelerin sütlerinde ürettikleri özel bir inhibitör madde sebep olmaktadır. Bu madde ( enzim ) bebeğin barsaklarından normalden çok daha fazla bilirubini geri emmesine sebep olur. Bu tip sarılık doğumdan sonraki 4-7. günde başlar ; 3.-10.haftaya kadar sürebilir. Genellikle zararsızdır.

4.Kan grubu uyuşmazlığı: ( Rh veya ABO uyuşmazlığı)

Rh negatif (-) bir kadının bebeği Rh pozitifse (+) gebelik esnasında bebeğe ait eritrositlerin plasentayı aşarak anne kanında bağışıklık cevabına yol açması ile oluşur. Bu bağışıklık cevabı ancak Rh pozitif bir bebeğin doğumundan veya yapılan düşükten sonra ortaya çıkar. Bağışıklık cevabının şiddeti bundan sonra yapılacak her doğumla birlikte giderek artar.

ABO uyuşmazlığında ise hemen her zaman anenin kan grubu O, bebeğin kan grubu ise A veya B dir. ( Anti A duyarlılığı daha sık, Anti B duyarlılığı daha ağır seyirlidir.)

Kan grubu uyuşmazlığında annenin kanında oluşan antikorlar bebeğin kanını yabancı madde olarak algılar ve eritrositlerini parçalar. Eritrositlerin parçalanması ile bol miktarda bilirubin oluşur ve bu da sarılığa sebep olur. Sarılık fizyolojik sarılıktan farklı olarak ilk 24 saatte başlar. Çok ağır tablolara sebep olabilir. Ancak ilk yapılan doğum veya düşükten sonraki 72 saat içinde RhoGam enjeksiyonunun yapılması daha sonra doğurulacak bebeklerin yaşamını tehlikeye atacak antikorların oluşmasını engelleyebilmektedir

Painfully
29 Ocak 2015, 20:15
"Tedavi"

1.Fizyolojik sarılıkta tedavi:

Eğer bebeğinizi biberonla besliyorsanız her 2-3 saatte bir beslemeyi deneyin.

2.Yetersiz anne sütüne bağlı sarılıkta tedavi:

Asıl tedavi anne sütü miktarını arttırmak olmalıdır. Bebek daha sık emzirilmelidir.( Her saat gibi ) Böylece mide barsak sisteminin hareketliliği arttırılır ve bilirubinin gaita yolu ile vücuttan daha çabuk atılması sağlanır.
Uyuyan bebeğin de 4 saatlik aralarla uyandırılıp beslenmesi faydalı olacaktır. Sık sık kilo alımı kontrol edilmelidir. Anne sütünün yetmediği durumlarda bir miktar formül mama verilebilir ancak şekerli suyun faydası yoktur.

3.Anne sütüne bağlı sarılıkta tedavi:

2-3 gün için anne sütünü keserek formül mama ile beslemek yararlı olabilir. Ancak bu süre içerisinde anne sütünün azalmasını engellemek için annenin göğsü sağılmalıdır. Hiçbirzaman için sarılığı engellemek için anne sütü tam olarak kesilmez. 2-3 gün sonra tekrar anne sütüne başlanır. Şekerli suyun formül mamadan daha fazla bilirubin uzaklaştırıcı etkisi olduğu kanıtlanmamıştır.

4.Ağır sarılıklarda tedavi: ( Kan uyuşmazlıklarında tedavi)

Kandaki bilirubin seviyesinin 20 mg/dl nin üzerine çıkması sağırlık beyin felci ( cerebral palsy) veya beyin harabiyetine neden olabilir. Bu kadar yüksek seviyeler genellikle kan grubu uyuşmazlıklarında görülür.

Bu komplikasyonlar fototerapi uygulanarak önlenebilir. Mavi ışık deride biriken bilirubini parçalar ve bilirubin düzeylerini düşürür.

Bazı nadir durumlarda ise kan değişimine gitmek gerekebilir. Bebeğin kanı taze kan ile değiştirilir. Ancak fizyolojik sarılıklar bu kadar ağır duruma dönüşmezler.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:15
Bebek Bakımı

Bir yaşından önce düşme en sık rastlanan kazadır.
Bebek tek başına kundak veya bakım masasında yalnız bırakılmamalı.DÜŞEBİLİR
Eğer odadan çıkmak gerekiyorsa, bebekle birlikte çıkmak alışkanlık haline getirilmeli .
Yüksek sandalyelere veya oturma gurublarına bebek gözetimsiz bırakılmamalı.DÜŞEBİLİR
Bebek çocuk arabasına mutlaka bağlanarak oturtulmalı. DÜŞEBİLİR
Bebeği marketlerdeki alışveriş arabalarında taşıma halinde çok dikkat edilmeli.
Mikro dalga fırınında ısınmaya bırakılmış biberon tehlikeli olabilir.Biberon soğuk olsa bile içindeki sıvının çok sıcak olabileceği unutulmamalı. AĞZI YANABİLİR. Biberonlar ve kavanozlardaki yiyecekler mikro dalgada ısıtılmamalı.
Sıcak bir içecekle bebek aynı anda birlikte taşınmamalı
Banyo musluklarından çok sıcak akan su ciddi kazalara yol açabilir.Su sıcaklığı 50 derecenin altında tutulmalı.HAŞLANABİLİR. İmkan varsa termostat taktırılmalı.
Bebeğin banyosuna daima önce soğuk sonra sıcak su eklenmeli.
Ütü yaparken bebeğin kızgın ütüye yaklaşmamasına özen gösterilmeli.YANABİLİR
Bebeğin yatağında ve erişebileceği mesafede ağzına alabileceği hiç bir şey olmamasına dikkat edilmeli.Çekip alabilir. YUTUP BOĞULABİLİR(Örneğin zincir kolyeler )
Plastik torbalar ortalıkta bırakılmamlı.BAŞINA GEÇİRİP BOĞULABİLİR
Bebek ,ne kadar iyi huylu olursa olsun hiçbir zaman bir ev hayvanı ile odada yalnız bırakılmamalı.
Islak zeminlerde bebeğin oynamasına izin verilmemeli. KAYABİLİR
Bebekler özellikle banyo ve mutfakta asla yalnız bırakılmamalı.
Bebeğin ağızından küçük oyuncak bulundurulmamalı.YUTABİLİR
15 cm den daha uzun ip veya ipi olan bir oyuncak bebeğe verilmemeli.Emziğe ip bağlanmamalı.Plastik kısa bağlantılı malzemeler seçilmeli.
Sönük veya patlamış balonlar bebeğin elinden hemen alınmalı.YUTUP BOĞULABİLİR Boya ve cilasının zehirli olmadığından ,üzerinde tahriş edici kıymık ,çivi bulunmadığından emin olunmuyan hiç bir oyuncak veya eşya bebeğe verilmemeli.BEBEK MUTLAKA AĞZINA ALACAKTIR

Painfully
29 Ocak 2015, 20:15
İşitme testini ihmal etmeyin

Bebeğinize, altı aydan önce yaptıracağınız işitme testiyle konuşma özürlü olmasını engelleyebilirsiniz.

İzmir Dr. Ekrem Hayri Üstündağ Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi İşitme Tarama Ünitesi Sorumlusu Dr. Tülay Düzalan, yapılan araştırmalarda, her bin bebekten 5’inin işitme özürlü doğduğuna dikkati çekerek, “Bebeğinize, altı aydan önce yaptıracağınız işitme testiyle konuşma özürlü olmasını engelleyebilirsiniz” dedi. Düzalan, hastanelerinde doğan her bebeğe bu testi yaptıklarını belirterek, günde ortalama 40 bebeğin kendi hastanelerinde dünyaya geldiğini, yapılan testle bunlardan 8-10 tanesinde işitme özrü tespit ettiklerini söyledi.

Bu bebeklerin Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edildiğini ifade eden Düzalan, “Bu hastanede ileri testlerden geçirilen bebeklere cihaz takılıyor. Bu cihaz sayesinde duyabilen bebekler konuşmayı öğreniyor ve konuşma engelli olmuyorlar” diye konuştu.

SADECE 3 DAKİKA
Düzalan, özellikle ailesinde işitme engeli bulunanların, bebeklerine ilk altı ayda mutlaka bu testi yaptırması gerektiğini belirterek, sadece 3 dakika süren bu test sayesinde, konuşma özrünün ortadan kaldırılabileceğini kaydetti.

6 AYDAN SONRA KONUŞAMIYORLAR
Kısa süren bu testin, maliyetinin de az olduğunu ifade eden Düzalan, şunları söyledi:
“Yeni doğan her bebeğe işitme testi yapılması gerekiyor. Bütün ailelerin bu konuda duyarlı olması gerekiyor. İlk altı ay içinde cihaz takılırsa çocuklar konuşabiliyor. Altı aydan sonra takılan cihazla çocuklar, biraz duyabilir ama konuşamaz. Özellikle ailede konuşma, işitme özürlü kişiler bulunuyorsa bu testi mutlaka yapın.”

Painfully
29 Ocak 2015, 20:15
Bebeğinizi Ağlarken Sakinleştirmenin Püf Noktaları





Eğer bebeğinizin ağlama nedenini bulamıyorsanız, aklınızda kendinize bir kontrol listesi hazırlayın. Önce en son ne zaman karnını doyurduğunuzu düşünün, üç saat kadar önce doyurdunuzsa yemek yedirmeyi deneyin. Eğer daha yeni yediyse, bezini kontrol edin. Bezi temizse o an içinde bulunduğu ortamdan uzaklaştırmayı deneyin. Bu şekilde ağlama nedenlerini eleyerek neden ağladığını bulabilirsiniz.

Bebeğinizi Sakinleştirmenin Püf Noktaları: Ona emmesi için bir şey verin! Bebeğinizi emzirebilirsiniz, biberon, emzik ya da diş kaşıyıcı verebilirsiniz.

Bebeğinizi hareket ettirin! Bebeğinizi sallamak, onu rahatlatacaktır. Kucağınızda sallayabilir, sallanan koltuğa oturarak birlikte sallanabilirsiniz. Bebek arabasıyla ya da otomobille yolculuk da ona iyi gelebilir. Bebeğinizle birlikte dansetmeyi de deneyebilirsiniz.

Bebeğinize masaj yapın! Bebeğinizin karnını ovabilir ya da karnını üzerine yatırarak sırtını sıvazlayabilirsiniz. Eğer gaz sancısı varsa bu masaj onu rahatlatacaktır.

Bebeğinize yakın olun! Bazı durumlarda ona sarılmanız, tek ihtiyacı olan şeydir. Kanguruyla bebeğinizi kendinize yakın tutmak, iyi bir çözüm olabilir. Bebeğiniz çok ağladığı zaman, ona sarılarak karanlık bir odaya gidip ona masal anlatarak ya da bir ninni söyleyerek onu sakinleştirebilirsiniz. Kalp atışlarınızı duymak, yeni doğanlar için oldukça sakinleştiricidir.

Bebeğinizi yalnız bırakmayı deneyin! Eğer yukarıdaki çözümler işe yaramamışsa, bebeğiniz içinde bulunduğu ortamı çok gürültülü, çok kalabalık ya da çok ışıklı bulmuş olabilir. Bu durumda onu karyolasına ya da portbebesine yatırıp ışığı kapatarak başında bekleyebilir ve sakinleşip uyumasına tanık olabilirsiniz.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:15
Çocukların hayatında aileler çok önemli bir role sahip. Bu nedenle aileler çocuklarının her türlü gereksinimini en iyi şekilde karşılamalıdırlar. Ancak bahsettiğim bu gereksinimler çocuğunuza sağlayacağınız maddi imkanlarla sınırlandırılamaz, çocuğunuzun en önemli gereksinimi duygusal alanda sağlayacağınız destektir. Sağlayacağınız duygusal destek hem çocuğunuzun duygusal zekasını olumlu yönde etkileyecek hem de çocuğunuzla aranızdaki ilişkinin pekişmesini sağlayacaktır.

Eğer çocuğunuz yeni bir okula gitmeye ya da hiç tanımadığı bir ortamda yaşamaya başlamışsa sizin desteğinize her şeyden çok ihtiyaç duyacaktır. Çünkü bu tip dönemlerde çocuklar kendilerini yalnız hissetme eğilimi içine girerler ve kendilerine olan güvenleri oldukça azalır. Yaşadığı bu problemleri en az etkileneceği şekilde atlatabilmesi için her zaman onların yanında olduğunuz hissini çocuğunuza verin ve yanında olun!!!

“Ben zaten onun yanındayım, ama bu durum ne kadar sürebilir ki?” diyenleriniz aranızda mutlaka ki vardır. Kesinlikle sizlere hak veriyorum. Bu durumda yapmanız gereken tek şey var, o da çocuğunuza bir an önce özgüven kazandırmak.

Nedir özgüven dediğimiz şey?

Uzmanlara göre özgüven insanın kendi için hissettiği bütün iyi duygulardır, bir kişi kendi hakkında ne kadar iyi duyguya sahipse ve kendinde var olan potansiyelin ne kadar farkında ise o kadar özgüvene sahiptir.

Neden özgüvene sahip olmak çok önemli?

Çünkü özgüven sayesinde insanlar kendilerini ve yapabileceklerini tanıma fırsatı bulurlar, sadece başka insanların bir şeyler yapabileceği düşüncesinden sıyrılır ve kendi kararlarını uygulamak için çabalarlar. Aksi takdirde kendi görüşlerini ifade edemeden , başka insanların boyundurlukları altında ömürlerini geçirirler ve hiç bir zaman kendilerini tanıma fırsatını elde edemezler.

Neler Yapabilirsiniz?

â— Çocuğunuzun özgüven problemini tetikleyecek en önemli unsur çocuğunuzu bir başkasıyla kıyaslamaktır. Asla çocuğunuzu bir başkasıyla özellikle de kardeşiyle kıyaslamayın.

â— Çocuğunuzun kapasitesini anlamaya çalışın ve onu yapamayacağı şeyler için zorlamaya çalışmayın.

â— Çocuğunuzun yaptığı şeyleri takdir edin ve onu ödüllendirin.

â— Çocuğunuzla iyi bir iletişim kurmaya çalışın ve özgüven problemi yaşadığını hissettiğiniz anlarda ona destek olun.

â— Çocuğunuza çeşitli görevler verin ama bu görevlerin onun kapasitesini zorlamadığından emin olun. Örneğin beraber araba yıkamak, yemek masasını hazırlamak çocuğunuz için özgüvenini pekiştireceği aktiviteler olabilir. Ancak bu aktivitelerden sonra onu takdir eden sözler söylemeyi unutmayın!

â— Çocuğunuzla beraber yapacağınız bir aktivite için ona danışmayı unutmayın. Ona fikrini sorduğunuzda çocuğunuz hem kendisine verdiğiniz önemi anlayacak hem de kendini ifade edebilmeyi öğrenecektir.

â— Çocuğunuzun yanlışları ya da eksikleri hakkında, kimsenin özellikle de arkadaşlarının yanında konuşmayın. Bu davranışınızla çocuğunuzu rencide etmekle kalmayacak ayrıca onun size olan güvenini de kaybetmiş olacaksınız

Painfully
29 Ocak 2015, 20:15
Dikkat Bebekler herşeyi anlıyorlar !!!

Almanya’daki Heinrich Heine Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikosomatik ve Psikoterapi Kürsüsü ile halen çalıştığı Düsseldorf Psikanaliz Enstitüsü kurucularından Doç. Dr. Celal Odağ, İzmir’de kurduğu Halime Odağ Psikanaliz ve Psikoterapi Vakfı’nda, bebeklik çağına ilişkin araştırmalar hakkında bilgi verdi.

Bu dönemin, 30 yıl öncesine kadar “duymaz, duyumsamaz, anlamaz” şeklinde düşünüldüğünü belirten Dr. Odağ, 1970’li yıllardan bugüne yapılan araştırmaların, bebeklerin birçok mesajı son derece iyi şekilde duyumsadığını, çok duyarlı olduklarını, duygular arasındaki farklılıkları ayrımsadıklarını ortaya koyduğunu kaydetti.
Bebekler verilen ve verilmeyen, sömüren ve sömürmeyen, özerklik tanıyan ve tanımayan sevgi arasındaki farklılığı algılayabiliyor.

Bebeklerin, verilen ve verilmeyen sevgi arasındaki farklılığı algılayabildiklerini belirten Dr. Odağ, “Sömürenle sömürmeyen, özerkliği tanıyanla tanımayan sevgiler arasındaki farkları tanıyabiliyorlar. Yalnız bu farkları tanımakla kalmayıp, bunun sınırlarını da tanıyorlar” dedi.

Son 30 yıldaki araştırmalara göre, bebeklerin en azından anne kadar etkin canlı varlık olduklarının belirlendiğini ifade eden Dr. Odağ, anne ve bebeğin sürekli etkileşim içinde bulunduklarını, bebeğin hiç bir zaman edilgen, pasif varlık şeklinde görülemeyeceğini vurguladı. Dr. Odağ, anne bebek ilişkisinde, bebeğin de etkin olduğunu belirtti.

Dr. Celal Odağ, “Bebeklerin de dürtüleri ve sevilme, korunma, beslenme, sıcaklık alma gibi gereksinimleri var. Bütün bu gereksinimlerindeki her türlü dengesizlik, bebek tarafından engellenme olarak anlaşılır ve bu aynı zamanda şiddetin de kaynağıdır” dedi.

Dr. Odağ, bu dönemin özelliklerinin çok iyi bilinmesi gerektiğini, bebek ve çocukların haklarına dikkat edilmediği yerlerde oyun oynamasını, içinde bulundukları dönemi öğrenememelerinin, en önemli şiddet nedenleri arasında sayılabileceğini kaydetti.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:16
Bebek koltuğu arka ortada olmalı


Almanya’da Berlin Teknik Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, arabalardaki bebek koltuğunun yaygın düşüncenin aksine arka koltuğun sağına ya da soluna değil, tam ortaya konulmasının daha güvenli olduğu sonucunu ortaya koydu. Araştırma, 4 yıl boyunca yaklaşık 100 çarpışmanın test edilmesiyle gerçekleştirildi.

Araştırmaya göre, arka koltuğun orta kısmı camlara ve kenarlara uzak olduğu için bebeğin kazayı, hasarsız ya da az hasarla atlatması mümkün. Ağır kazalarda dahi bebeklerin en az zarar gördükleri yer arka koltuğun tam ortası.
Berlinli araştırmacıların tezini Türk uzmanlara sorduk. Doğuş Otomotiv Eğitim Şefi Engin Bekem bebek koltuklarıyla ilgili sorularımızı yanıtladı.

Arka koltuğun ortası neden güvenli?
Çünkü bu bölge tehlikelerden uzak bir bölge. Ortada oturan bebeğin çarpma anında camdan fırlayacağı yönünde yanlış bir kanı vardır. Eğer bebek koltuğu arka ortaya doğru bir teknikle monte edilir, emniyet kemeriyle doğru sabitlenirse çocuğun kaza esnasında ön camdan fırlaması söz konusu olmaz. Bu açıdan bebek koltuğunun ortada olması daha güvenlidir. Ancak koltuğun çok iyi monte edilmesi ve emniyet kemerinini doğru bağlanması gerekir. Çünkü arka ortada ISOFIX yani sabitleme kancası yoktur, bebek emniyet kemeriyle sabitlenir. Ancak iki çocuk varsa o zaman ISOFIX kancası ile sabitlenebilir. Çünkü bebek koltuğunu bu kancalara çok iyi oturtalabiliyorsunuz.

Türkiye’de bebek koltuklarına yeterince önem veriliyor mu?
Hayır, bebek koltuğu satanlar bile bilinçsiz. Zaten ülkemizde çocuk koltuğu kullanımı da yeterli değil. Örneğin, Amerika’da doğum yaptığınız hastaneden çıkarken aracınızda ana kucağı yoksa sizi taburcu etmiyorlar, Türkiye’de ise böyle bir şey sözkonusu bile değil.
Türkiye’de bu konuda bilincin ne düzeyde olduğunu anlamak için seyir halindeki araçlara bakmak yeterli oluyor. Bir bakıyorsunuz bir adam kucağına çocuğunu almış, ona araba kullandırıyor. Geçtiğimiz günlerde böyle bir kaza yaşandı ve çocuk hayatını kaybetti. Çocuğunu kucağına oturtarak araba kullandıran baba, bu davranışının bedelini çocuğunun canıyla ödedi.

Bebek koltuğu arka ortaya nasıl bağlanır?
Tekniğine uygun bağlamak gerek, aksi halde bu durum, çok daha büyük tehlike yaratır. Çünkü doğru bağlanmayan arka orta koltuk, çocuğun ön cama doğru fırlamasına neden olur. Ailelere bebek koltuğu satanlar tarafından eğitim verilmeli. Bu eğitimlerde çocuğun kaç yaşına kadar ön koltuğa oturtmaması gerektiği de anlatılmalı. Ailelere uygulamalı olarak nasıl bağlayacakları ve nelere dikkat etmeleri gerektiği öğretilmeli.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:16
Bebek Yada Çocuklarda Ateşlenme
Bebeğin Yahutta Çocuğun Rahatsızlanması Durumunda Yapılması Gerekenler

Bebeklik ve çocukluk çağında anne ve babaları en çok endişelendiren durumların başında ateş geliyor.

Acıbadem Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Kandemir "Ateş, vücudun farklı virüs, bakteri ve diğer mikroorganizmaları tanımlama ve onlarla savaşın nedeni ile ortaya çıkar" diyor. Ateşin en sık görülen sebebi enfeksiyonlardır.

Ateşten şüphelenildiğinde, çocuğun mutlaka vücut ısısı ölçülmelidir. Alnına dokunularak hissedilen vücut ısısı güvenilir değildir, bu yüzden termometre kullanmak gerekir.

Dr. Kandemir "Eğer çocuğunuzun vücut ısısı makattan 38 C üzerinde, kulaktan 37.8 C, koltuk altından 37.2 C üzerinde ise, ateşli kabul edilebilir" diyerek aileleri uyarıyor.

Ne yapabilirsiniz?
- Susuzluğu engellemek için, vücut sıvısını eksik bırakmamak gerekir. Su, çorba, meyve suları verilebilecek iyi seçeneklerdir.

- Okula giden çocuklar ateş 24 saat yükselmeyinceye dek evde istirahat etmelidir.

- Alın, şakaklar, koltuk altı, kasıklar ve bacak arkalarına ıslak ve ılık kompres uygulanması, ateşi düşürmede oldukça etkili bir yöntemdir. Soğuk su ve alkol, ateşte daha fazla yükselmeye sebep olabilecek titreme yaratacağından, kullanılmamalıdır. Uygulanan kompresler sık sık deşiştirilmelidir.

- Aşırı kıyafet giydirme, ateşin daha fazla yükselmesine neden olabileceğinden, çocukları çok az giydirmeli, uyuturken giysiler daha da azaltılmalıdır.

- Reye sendromu olarak bilinen ani karaciğer ve beyin hasarı ile seyreden hastalığa neden olduğu için, 12 yaş ve altındaki çocuklarda aspirin, ateş düşürücü olarak önerilmemektedir.

- Doktora danışmadan ilaç verilmemelidir.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:23
Bebekte otistik Bozukluk


Otistik bozukluğun genel anlamda belirgin belirtileri olmasına karşın, bazı durumlarda anne babalar tarafından geç farkedilebilmektedir. Otistik bozukluk, ilk 36 ayda bazı belirtiler vererek yavaş yavaş kendini göstermeye başlar. Normalde bebeklerin gelişim dönemleri içerisinde bebeklerin anne veya diğer insanlar ile iletişim ve etkileşim şekli önemlidir. Bebek ilk doğduğu andan itibaren etrafı ile iletişim ve etkileşime girmek ister . Bu iletişim ve etkileşim; göz ile nesneleri ve insanları takip ederek, agulama ile sinyal vererek, karşısındakine gülümsemede bulunarak, göz kontağı kurarak olabilir. Otistik bozukluğun başlangıcının, ilk 36 aydaki belli bir normal gelişim döneminden sonra görülebileceği gibi, doğumdan itibaren bazı belirtiler ile birlikte de görülebilir.
Otistik bozukluğu olan çocuklarda üç temel belirti vardır. Bunlardan birincisi iletişim alanındadır. Yani konuşma, jest ve mimikler vb, araçlar ve etraf ile iletişimin olmaması veya çok kısıtlı ve sınırlı olmasıdır. Aileler çoğunlukla çocuklarını ''konuşmuyor'' diye kulak-burun-boğaz hekimine veya çocuk hastalıkları hekimine götürürler. Daha sonra da, yapılan tetkiklerin normal çıkması ile çocuk psikiyatristlerine giderler. İkinci bozulan alan ise çevre ve diğer insanlar ile etkileşim alanıdır. Yani çocuk başkaları ile duygularını, başarılarını, sevinçlerini paylaşmaz ve etrafındaki insanlar ile karşılıklı etkileşime girmek istemez. Zaten otizmin kelime anlamına uygun olarak '' kendi halinde, kendi kabuğunda” davranır. İnsanların duygusal değişiklikleri ve sinyalleri onları etkilemez veya çok sınırlı olarak etkileşim görülür. Yaşıtlarının yanına gitmez, onlar ile ilgilenmezler. Üçüncü temel bozulma alanı ise ısrarla tekrarlayan davranışlar ( dönme, sallanma, zıplama vb.) ve çok sınırlı olan ilgi alanıdır. Bu durumdaki bir çocuk çamaşır makinasının dönen merdanesi karşısında saatlerce oturup bakabilir veya bir arabanın tekerleğini saatlerce çevirebilir veya bir eşyanın parçası ile saatlerce oturup uğraşabilir.
Ek olarak ayak ucunda yürüme, yandan bakış, ağrıya dayanıklılık, yemek konusunda gıda seçimi vb belirtiler ile otistik çocuk diğer çocuklardan kolaylıkla ayırt edilir. Otizmin temel tedavisi eğitim olmakla birlikte erken tanı ve hastalığa başka sorunların eşlik edip etmediği önemlidir.
Önemli olan anne babaların bu konuda uyanık olarak erken tanı ve tedavi açısından bilgili olmalarıdır

Painfully
29 Ocak 2015, 20:23
Milyonlarca bebekte 'ciddi' doğum kusuru

Doğum kusurunda, annenin bebeğin sağlığıyla yeterince ilgilenmemesi de rol oynuyor.
Dünyada her yıl yaklaşık 8 milyon bebeğin doğum kusurlarıyla dünyaya geldiği belirtilinmekte.Doğumunda kusur görülen bebeklerin birçoğu ölüyor ya da sakat kalıyor.
Doğumdan gelen kusurların yüzde 70'inin önlenebilir, tedavi edilebilir ya da düzeltilebilir olduğu beliliniyor.
Yılda 7.9 milyon bebek, kısmen genetik nedenler, gebelik sırasında annenin geçirdiği rahatsızlıklar ve alkol kullanımı gibi faktörler nedeniyle kusurlu doğuyor.5 yıl süren araştırmalarda, her yıl beş yaş altında 3.3 milyon çocuğun doğum kusuru nedeniyle öldüğü, 3.2 milyonunun da zihinsel veya bedensel engelli kaldığı ortaya çıktı.
Doğum kusurunda, annenin bebeğin sağlığıyla yeterince ilgilenmemesi, yaşı büyük anneler ve akraba evliliği gibi faktörlerin önemli rol oynadığı bilinmekte.
Afrika, Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Asya'da yaşayanların, Akdeniz anemisi ve Glikoz 6 Fosfat Dehidrogenaz Eksikliği (G6PD) gibi ortak miras olan hastalıklar nedeniyle daha fazla risk altında oldukları, ciddi bir doğum kusuruna sahip bebek dünyaya getirme oranının her anne adayı için yaklaşık yüzde 5 olduğu da bilinmektedir

Painfully
29 Ocak 2015, 20:24
Çocuğunuzun Omurga Gelişimine Dikkat Ediyormusunuz?


SKOLYOZ : Omurga 3 boyutlu eğimidir.Normal omurga önden veya arkadan bakıldığında düzdür. Yine normal olarak yanlardan bakıldığında omurga göğüs bölgesinde, arkaya “kifoz” bel bölgesinde öne “lordoz” doğru eğimlidir. Skolyozda yukarıdan aşağıya bakıldığında tüm vertebralar sırt veya bel bölgesinde bir yöne doğru eğilmişlerdir. Omurganın merkezinden üstten aşağıya bakıldığında omurgaların bir kısmı bükülmüşlerdir. Bu da “genelde sağ” kaburgaların çıkınıtılı olması sonucunu doğurur. Skolyoz ailenin birden fazla üyesinde aynı veya farklı kuşaklarda ortaya çıkabilir. “skolyoz, çocuğun veya ailesinin yaptığı veya yapamadığı bir şey nedeni ile gelişemez” Kötü vücut postürü veya ağır çanta taşımak Skolyoza neden olmaz. Skolyoz genelde buluğ çağında ortaya çıkan bir omurga deformitesidir. Nasıl Fark Edilir?Skolyozun en çok görülen bulgularından birisi sağ tarafta belirginleşen kürek kemiği çıkıntısıdır. Bir omuz diğerinden daha yüksek olabilir ve çocuk bir tarafa eğilmeye eğilimlidir. Kalça kemikleri simetrik olmayabilir ve biri diğerinden daha yüksekmiş gibi görünür. Skolyozu bozuk duruş ile karıştırmamak gerekir. Sıklıkla skolyozun ilk belirtilerinden biri daha önce giyilebilen giysilerin vücuda tam oturmamasıdır. Bu kızlarda eteğin veya giysinin çizgilerinin asimetrik olması ile belirginleşir. En çarpıcı bulgulardan birisi skolyozlu bir çocuğun öne eğilmesi ile ortaya çıkan kaburga çıkıntısının ortaya çıkmasıdır.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:24
Skolyoz Tedavi Edilebilir mi?

Şu anda ne skolyoz başlangıcını önleyecek ne de skolyozu cerrahi olmayan yöntemlerle tedavi edilebilecek bir yöntem mevcut değil. Skolyoz tespit edildiğinde doktor hastayı değerlendirme ve tedavi için ortopedik spinal cerrah göndermelidir. Böylelikle hasta ayakta çekilen omurga röntgeni ve periodik kontrol muayeneleri şeklinde takibe alınır. Eğer skolyoz erken teşhis edilirse büyük eğilimler bile Breyslerle önlenebilir. Ciddi eğimler cerrahi gerektirebilir.
Skolyozun Değişik Tipleri Var mıdır?
Skolyozun pek çok nedeni vardır. Hastaların %80-85’inde idiopatik tip skolyoz mevcuttur. İdiopatik kelimesinin anlamı belirli bilinen bir nedeni olmayışıdır. İdiopatik skolyoz sıklıkla aileseldir. Ve genetik (kalıtsal) faktörlere bağlı gibi gözükmektedir. Asıl anlamadığımız, eğimin gelişmesini tetikleyen faktörlerdir. Diğer bir deyişle neden bazı eğimler hızla ilerler de bazıları yavaş ilerler. Skolyoz tam anlamıyla sağlıklı çocuklarda gelişebileceği gibi, beyin felçli (serebral palsi) kas hastalıklı, çocuk felçli, çocuklarda oluşabilir. Doğumsal omurga anormallikleri ve bağ dokusu hastalıkları da sebebler arasındadır. Mongolizm (Down) sendromu da sebebler arasındadır. Skolyozun nedenini erken teşhis, uygun tedaviye yardımcı olabilir.
Buluğ çağında skolyoz ağrı yapmaz ve tespit edilmesi zordur ve skolyozun fark edilmesinden birkaç yıl önce başlamış olabilir. Skolyozun tespitindeki en kolay yollardan biri öne eğilme muayenesidir. Çocuğun omurgasını büyüme tamamlanıncaya kadar düzenli olarak kontrol etmelidir. Çünkü skolyoz buluğ çağ içindeki herhangi bir zaman diliminde ortaya çıkabilir.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:24
Skolyozun Erken Tesbiti İçin Basit Ev Testi :
Evet Hayır
Bir omuz diğerinden yukarıda mı?Kürek kemiklerinden biri diğerinden belirgin mi?Kalça kemiklerinde asimetri var mı?Kollar yavaşça öne sarkıtıldığında, bir taraf diğer tarafla karşılaştırıldığında kol ve vücut arasında daha fazla mesafe mi mevcut? Çocukta abartılı bir artmış bel öne eğimi mevcut mu?Çocukta abartılı bir sırt kamburu mevcut mu? Belin bir tarafında diğer tarafa nazaran daha büyük bir doku kıvrımı mevcut mu?Çocuk bir tarafa doğru eğik mi görülüyor?Çocuğu muayene ederken diz seviyesinde ellerin ve avuç içlerinin birbirine değecek şekilde kolların gevşekçe yanlara sarkmasını sağla. Bu pozisyonda iken;Kaburgalarda bir çıkıntı var mı?Kalçada veya belde bir asimetri var mı?
Eğer bir tane bile evet yanıtı var ise veya çocuğun ağabeyi, kız kardeşi, ailesi veya diğer yakın akrabalarından bir tanesinde skolyoz mevcutsa aile doktorunuz veya ortopedistiniz ile görüşün.

Normal : Üst ve alt sırt her iki tarafta eşit ve simetrik.
Muhtemel Skolyoz : Üst ve alt sırt veya her ikisinin birden asimetrisi.
Ayrıca Kifozda (Kanburluk) araştırılmalı.
Normal : Düzgün, simetrik, sırt kavsı.
Muhtemel Kifoz : (Aşırı Kamburluk) Muhtemel sırt kavsinin olmayışı ile beraber omuzların belirginleşmesi ve kamburluk
Skolyoz Araştırması : Eğer bir veya daha fazla fiziksel özellik skolyoz veya kifoz düşündürüyorsa profesyonel kişiler ile görüşmeli

Painfully
29 Ocak 2015, 20:24
Balık yemek doğacak bebek için yararlı


Bilimadamlarının yaptığı bir araştırma, hamilelerin balık yemesinin doğacak bebek için yararlı olduğunu ortaya koydu.

Bu araştırma ile Amerikan sağlık kuruluşlarının, civa riskine karşı hamile kadınların balığı az tüketmeleri yönündeki tavsiyesi geçersiz kaldı.

ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri'nden Joseph Hibbeln ve İngiltere'deki Bristol Üniversitesi'nden arkadaşları, İngiltere'de 1991-1992'de 11 bin 875 hamilenin beslenme alışkanlıklarını, daha sonra da 8 yaşına dek çocuğun nörolojik ve davranışsal gelişimini inceledi.

Bilimadamları, hamile kadınların sinir sistemini güçlendiren Omega-3 yağ asidinin bolca bulunduğu balığı tüketmesinin doğacak bebeğe yararlı olduğu sonucuna vardı.

İngiliz tıp dergisi The Lancet'de yayımlanan araştırma, hamilelerin haftada üç porsiyondan fazla balık tüketmesinin çocuğun sinirsel ve davranışsal gelişimini olumsuz etkilediği yönündeki iddialara da kanıt bulamadı.

Bununla beraber araştırmada hamilelerin, haftada 340 gramdan fazla balık yemesinin çocuğun nörolojik gelişimine olumlu etkisi olduğu ortaya çıktı.

Araştırmada hangi balık türlerinin tüketildiğine ilişkin bilgiyse verilmedi. Fransa'da doktorlar haftada en az iki defa balık tüketilmesini tavsiye ederken, Fransız Sağlık Ürünleri İçin Sağlık Güvenliği Ajansı, hamilelerin, emzirenlerin ve küçük çocukların, önlem olarak kılıç balığı gibi yırtıcı balıkları tüketmemeleri konusunda uyarıyor.

2004 yılı mart ayında Amerikan sağlık kuruluşları, kimi balık türlerinin yenilmesinin, hamile olan ya da olması muhtemel kadınlarla çocuklar için sakıncalı olduğunu açıklamıştı.

Fazla miktarda civa içerdiği belirtilen köpekbalığı, büyük uskumru, kılıç ve kiremit balıklarının, doğacak çocukta merkezi sinir sistemine hasar verebileceği ve beynin gelişmesini yavaşlatabileceği bildirilmiş, ancak yakın zamanda bu balık türlerini yiyen kadınların paniğe kapılmaması gerektiği, tehlikenin bu türlerin uzun dönem sürekli tüketilmesiyle oluşabildiği kaydedilmişti.

Farklı balık türlerinin, farklı dozda civa içerdiğine işaret eden Amerikan sağlık kuruluşları, hamile olan ya da olması muhtemel kadınlara, haftada 340 gramdan fazla (üç porsiyon) balık yememelerini tavsiye etmişti.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:24
Televizyon, anne karnındaki bebeği etkiliyor

Annenin televizyonda izlediklerinin, karnındaki bebeğin ruh halini de etkilediği bildirildi. Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ayşe Avcı, çocuğun, çevresinden daha anne karnında etkilenmeye başladığını bildirdi. Prof. Dr. Avcı, şunları söyledi:

''Diyelim ki anne gebelikte bir korku filmi seyrediyor, bu bile fetusun korku ile ilgili hormon sistemini uyaracaktır. Bu nedenle her yaşta çocuk, çevrenin olumsuzluğundan etkilenir. Bu yalnızca şiddet içeren çizgi filmlerle de olmayabilir. Çok masum sanılan klip kanallarının da 12 aydan sonra uzun süre izlendiğinde çocuğun ruhsal ve akıl gelişimini etkilediğini (otistik) dediğimiz durumlara yol açtığını görüyoruz.'' Şiddet içeren çizgi filmlerin farklı yapıdaki çocukları farklı etkilediğinin düşünüldüğünü belirten Prof. Dr. Avcı, şöyle konuştu:

''Çünkü çocuklar boş beyaz defterler gibi doğmuyorlar ki üzerine aile ve çevre istediği gibi bir şeyler yazsın. Genetik olarak getirdikleri ve değiştirilmesi pek de olası olmayan yapısal özellikleri var. Diyelim ki ailede şiddet öğeleri var, büyüdüğü çevrede de şiddet öğeleri var, yapısal olarak da buna eğilimli ise bu tür çizgi filmleri izlemeye daha fazla yönelebiliyor. Burada binlerce değişken de işin içine giriyor. Eğer çocuk kreşe gidiyorsa buradaki ortamdan etkileniyor. Ailenin boş zamanlarını değerlendirmekteki yaratıcılığı, ya da bakıcıların çocukla yalnız kaldıklarında yaratıcı ve oyuna yönelik tutumları çocukta etki yaratıyor. Şunu da biliyoruz ki küçük yaştan bu yana televizyonda hiç ayırımsız o anda var olanı seyreden ve televizyonlarını sürekli açık tutan ailelerde tüm bireyler televizyonun olumsuz yanlarını daha fazla alıyorlar.''

'Alışkanlıklarınızı değiştirin'

Prof. Dr. Ayşe Avcı, anne babaların da çocukları için kendi televizyon seyretme alışkanlıklarını değiştirmeleri gerektiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bir belgeseli çocuğunuzla konuşarak küçük yaştan bu yana birlikte izliyorsanız olumlu alışkanlıklar kazanılabilir. Ama anneler dizileri babalar da maç veya diğer filmleri seyretmekten kaçınmıyorlarsa televizyon ailenin ortak kullanabildiği bir alan olamıyor, herkes bireysel davranıyorsa sonuçta anne mutfakta, baba salonda, çocuk da odasında televizyon ile kalacaktır. Ekonomik düzey düşükse tüm aile birden televizyon kirliliğinden tek kutudan pay alacaktır.''

Painfully
29 Ocak 2015, 20:24
bebeğin anne karnındaki gelişimi ve ultrason görüntüleri


İlk canlı taslağı ana rahmine düştükten sonra yaklaşık 40 hafta boyunca burada barınacak,beslenecek ve korunacaktır.Bu uzun süre boyunca gelişimini tamamlayarak, yeni dünyaya uyum sağlayabilecek hale gelecektir.Kırk hafta içinde neler olduğunu merak mı ediyorsunuz..? Bu kısa yazı ile size bu konuda genel bir bilgi verirken ultrasonografi görüntüleri ile de bu bilgileri desteklemeyi amaçladık
Bilindiği gibi gebelik süresi ortalama 40 haftadır.Bebeğin gelişimi ve gebliğin fizyolojisi bakımından bu süreyi 3 bölümde incelemek alışa gelmiştir.Bu bölümlerin her biri 3 er aylık dönemlerdir ve sırasıyla 1. 2. ve 3. trimestri diye adlandırılır.
1.trimestri ( ilk 3 aylık dönem ) :
Döllenmeden yaklaşık 1 ay sonra embryo içinde basit bir kan deveran sistemi çalışmaya başlar.Spinal kord (omuriliğin ilk taslağı) kapalı ve embriyo yaklaşık 4 mm uzunluğundadır. 2.ayın sonunda kalbin kapakçıkları ve dört odacığı oluşur ve çalışır hale gelir.Doppler ultrasonografi ile kalp sesleri duyulmaya başlar.Bu sırada sinir sistemi de gelişmeye başladığından motor aktivite de başlar.3 ayda fetus hareket edebilir hale gelir.Minicik bacaklarını ve kollarını oynatmaya başlar.3.ayın sonunda yaklaşık 21 gr.kadar, yani bir mektup zarfı ağırlığındadır.

Uterus içinde gestasyonel sac ve 9 mm boyundaki 6 w lık normal seyirli gebelik ;


8 haftalık gebelikte yolk sac,kol ve bacak taslakları rahatlıkla görülebiliyor ;


Fetal kalp sesi gelişen teknoloji ile birlikte 6-7. haftalardan itibaren duyulmaktadır.Daha büyüdüğünde ultrasonografide kalp hareketleri de gözle görülür hale gelir

Painfully
29 Ocak 2015, 20:24
2.trimestri ( ikinci 3 aylık dönem ) :
4. ayın ortalarına doğru fetüs yaklaşık 15 cm uzunluğuna ulaşır.Kollar ve bacaklar,tırnaklarıyla birlikte,artık tamamen şekillenmiştir.Saçları çıkmaya başlar.5.ay başladığında sese karşı reaksiyon gösterir.Saçı renklenir.6.ay içinde boyu 30 cm ye kadar ulaşır.İç kulak yapısal olarak çalışmaya uygun hale gelmiştir.Başparmak yakalayama kabiliyetini kazanmıştır.

12.haftalık fetus,yüz yavaş yavaş şekillenmiş,özellikle alın,göz çukurluğu ve burun fark ediliyor.dikkat edildiğinde sol elini ağzına götürmüş olduğu fark edilebilir ;


16. haftadaki fetüsün yüzü yaklaşık olarak 4 cm kadar olmuştur.Ve yüz net olarak görülebilmektedir ;


ikinci trimestri de fetal ön kolda, ulnar ve radial arterlerdeki kan akımının renkli doppler ultrasonografide görünümü ;


Sıvı hareketini algılayabilen ileri teknoloji ultrasonlarla fetusun idrar yapışı ( miksiyon ) yakalanabilir ;


20 haftalık fetus. Fetal kardiak sistem,akciğerler,karaciğer,böbrekler,sindirim sistemi ve genital organlar gibi tüm sistemler büyük oranda değerlendirilebilmektedir ;

Painfully
29 Ocak 2015, 20:24
3.trimestri ( üçüncü 3 aylık dönem ) :
7.ayda ( muhtemelen ) tat alma duyusu oluşmuştur.Bu dönemde yaklaşık olarak 33 cm kadar olan boy daha da artarak doğuma kadar 50 cm civarına kadar ulaşır.Kilosu ise 3 kat kadar artar.8 ay içinde akciğerler gelişimini tamamlar ve dış dünyaya uyum sağlayabilecek yetiye sahip olur.15 gün önce ya da sonra da olabilmekle birlikte ortalama 40. haftada doğum gerçekleşir...Küçük insan yeni dünyaya merhaba der...





10 – 12 haftalık fetus

16 – 18 haftalık fetus

28 – 30 haftalık fetus


38 – 40 haftalık fetus

Painfully
29 Ocak 2015, 20:26
İLK İZLENİMLER

Bebeklerin alnının biraz üstünde bıngıldak bulunur. Burası kafa kemiklerinin kaynamaya başladığı yerdir. Bebek 18 aylıkken kemikler birleşir ve bıngıldak kaybolur.
Gözler mavimsidir. Altıncı aya kadar gerçek rengi belli olmaz. İlk aylarda şaşılık normaldir. Bebeği yüzünüzden 25 cm kadar uzakta tutarsanız sizi görebilir.

Tırnakları uzun olabilir. Memeleri şiş olabilir. Bir süre sonra geçecektir. Cildinde lekeler olabilir. Bacakları hafif yamuk olabilir.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:26
PREMATÜRE BEBEKLER

Bebeğiniz erken doğmuşsa ilk haftalarda zorluk çekebilirsiniz. Çok ağlıyabilir ve uyuyabilir. Özel ilgiye ihtiyacı vardır. Bebeği sıcak tutmalı , sık sık beslemeli,ilk haftalarında bütün ilgi ve sevginizi ona vermelisiniz.

Prematüre bebekler gelişimlerini diğer bebeklere göre biraz daha gecikerek yaşarlar. Ama anne karnında geçirmediği günleri sayarsak gelişimlerinin yavaş olmadığını anlarız. Bu bebekleri düzenli olarak kontrol amacıyla doktora götürmelisiniz.Erken doğanlar genellikle 3 yaşına gelmeden normal bebeklerin gelişimini yakalarlar.

Yapılan çeşitli araştırmalarla prematüre bebeklerin 2 aydan itibaren aşılanmasının herhangi bir sorun yaratmadığı kanıtlanmıştır. Ancak hastanede yatmakta olan prematürelere, diğer bebeklere bulaşma riski nedeniyle canlı oral çocuk felci aşısı yapılmamalıdır. Vücut ağırlığıyla aşılara bağlı yan etkiler arasında doğrudan bir ilişki olmamakla birlikte Fransa'da BCG aşısının 3 kilogramın altındaki çocuklara uygulanmaması yasal bir zorunluluktur. Ülkemizde bu konuda klinikler arasında farklı uygulamalar mevcuttur..

Painfully
29 Ocak 2015, 20:27
Dünyanın en erken doğan ve
yaşatılan 19 haftalık bebeği Kelly



Prematüre doğan bebeklerde en sık rastlanan sorunlar nelerdir ?
Erken doğan bebeklerin akciğerlerinde sürfaktan denen bir maddenin yeteri kadar yapılamamasına bağlı olarak, doğumundan sonraki saatlerde inleme, solunum sıkıntısı gelişebilir. Bu hastalığa respiratuar distres sendromu denir. Bu bebekler, eksik olan maddenin solunum yolu ile verilmesiyle tedavi edilebilebilmektedirler.
Erken doğan bebeklerin beyinlerindeki solunum merkezinin yeteri kadar olgunlaşmamasına bağlı olarak solunumları zaman zaman duraksayabilir. Bu 20 saniyeyi aşan solunum duraksamasına apne denir. Bebek büyüdükçe kendilinden düzelir ancak bebek yoğun bakım ünitesinde izlenirken çok sık apne gelişirse önce ilaç tedavisine başlanır. İlaç etkili olmazsa solunum makinesine bağlamak gerekebilir.
Prematüre bebeklerin sindirim sistemi yeteri kadar olgunlaşmadan doğdukları için beslenmeye başlandıktan kısa süre sonra nekrotizan entrokolit denen barsak hastalığı gelişebilir. Bu hastalık besin intoleransı, safralı kusma veya safralı mide içeriği, karnında şişme şeklinde başlar, bebeğin hayatını tehlikeye sokabilir. Bu durumda hemen beslenme kesilerek bebek damar yoluyla beslenmeye başlanır. Bu aşamada tespit edilen bebeklerin çoğu iyileşir. Bazen de cerrahi girişim gerekebilir, hayatın daha sonraki döneminde başka barsak sorunları da ortaya çıkabilir.
Sarılık yenidoğanların çoğunda görülen fizyolojik bir durumdur. Bebeklerin kırmızı kan hücrelerinin bir kısmının parçalanmasına bağlıdır. Bu sarılık bazen fizyolojik sınırları aşabilir, fototerapi (ışın tedavisi), kan değişimi gerekebilir. Prematüre retinopatisi prematüre doğan bebeklerin göz damarlarında gelişen, körlüğe yol açabilen bir sorundur. Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde izlenen çok erken doğan bebekler prematüre retinopatisi açısından yakından izlenirler. Anne karnındaki bebeklerin akciğerleri işlevsizdir. Bunun için sağ kalpten akciğerlere gönderilen kan duktus arteriozus denen bir bağlantı ile ana atar damara geçer. Bu kanalın doğumdan sonra hemen kapanması gerekir. Çok küçük prematürlerde bu kapanma gerçekleşmeyebilir. Bu durum bebeğin kalbini yorduğu için ilaçla kapatılmaya çalışılır. Kapanma gerçekleşmezse cerrahi girişimle kapatılır.
Prematüre bebek ne zaman beslenir ? Prematüre bebekler bir takım sorunları nedeniyle ağız yoluyla veya sonda ile bir süre beslenemeyebilirler. Bu süre boyunca anne sütü salgısının devam etmesi için süt sağma pompalarından faydalanılabilir. Sağılan süt daha sonra verilmek üzere dondurularak saklanabilir. Sağılan anne sütü daha sonra bebeğin durumuna göre ağızdan veya burundan yerleştirilen bir sonda aracılığı ile bebeğe verilebilir.
Prematüre bebek ne ile beslenmeli ? Prematüre bebekler için en uygun besin kendi annelerinin sütüdür. Prematüre doğum yapan annelerin sütleri zamanında doğum yapan annelerin sütlerine göre daha fazla protein içerir. Bebeklerin büyüme ve gelişmeleri yakından takip edilerek yeteri kadar beslenip beslenmediği anlaşılabilir. Bu bebeklerin kemik gelişimlerinin normal olması için D vitamini , kansızlık gelişmesini önlemek için de demir almaları gerekmektedir. D vitaminini yeteri kadar almazlarsa prematüre bebeklerde kolayca raşitizm gelişebilir.
Bebek ne zaman evde bakılabilecek duruma gelir ? Kuvözde izlenirken belli ağırlığa ulaşan, annesini emen veya biberonla beslenen bebekler bir süre kuvöz dışında izlenmeye başlanırlar. Vücut ısısını dış ortamda koruyabilen, solunumları düzenli olan, oksijen tedavisine ihtiyaç göstermeyen bu bebeklerin yavaş yavaş eve gitme zamanı geliyor demektir.
Prematüre bebeklerin aşıları ne zaman başlanır ? Prematüre doğan bebekler tıpkı zamanında doğan bebekler gibi iki aylık olunca aşılarına başlanmalı ve düzenli olarak yapılmalıdır.
Prematüre doğan bebek akranlarının boy ve kilosuna ne zaman ulaşır ? Birçok erken doğan bebek iki ya da üç yaşında boy ve kilo olarak yaşıtlarını yakalarlar. Bazıları ise daha yavaş büyür ve küçük yapılı erişkinler olarak kalırlar.
Prematüre bebeğin evde bakımında nelere dikkat edilmeli ?
Bu bebekler yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin hareketli, sesli, ışıklı ortamına alışkın olduklarından bir süre evlerini yadırgayabilir, huzursuz olabilirler. Ama kısa sürede evlerine alışırlar.
Kaldıkları oda sıcak olmalıdır. Giysileri de yaşadıkları ortama uygun olmalıdır.
Bu bebekler enfeksiyonlara çok yatkındırlar. Onun için odasına fazla ziyaretçi kabulü uygun değildir. Özellikle kış aylarında kalabalık, hele hele sigara içilen ortamlardan uzak tutulmalıdır. Çok kolaylıkla üst veya alt solunum yolu enfeksiyonu gelişebilir.
Bebeklerde ateş, beslenme azlığı, aktivitesinde azalma, çok sık dışkılama gibi normalden farklı bir durum gözlendiğinde hemen doktorunun aranması bilgi verilmesi uygun olur

Painfully
29 Ocak 2015, 20:27
BEBEĞİN EMZİRİLMESİ

Emzirmenin anne için yararları :
Ucuzdur,hazırlama sorunu gerektirmez.
Anne ve bebeği arasındaki duygusal bağı güçlendirerek sevgi dolu bir ilişkiyi kolaylaştırır.
Kontraseptif etkisi vardır.
Annenin sağlığını korur.
Göğüs kanseri
Over kanseri
Osteoporozis
Anemi (uterusun eski haline dönmesine yardımcı olur,anneyi aşırı kan kaybından korur)
Emzirme anne ile bebek arasında güçlü bir bağ sağlar.Emzirme bebeğin duygusal gereksinimlerini karşılar.Anne sütü türe özgü bir salgıdır ve başka hiçbir besin maddesi anne sütünün bebeğe sağladığı yararları sağlayamaz.
Emzirmemek annede meme kanseri riskini arttırır.
Yapılan çalışmalarda emzirmenin meme kanseri riskini azalttığı saptanmıştır. En az 24 ay emzirenlerde bu azalma %25 olmaktadır. Emzirmeye genç yaşlarda başlayanlarda bu azalma daha fazla olmaktadır.Bebekliklerinde anne sütü yerine mama ile beslenen kız çocukların ileriki yaşamlarında meme kanserine yakalanma riski anne sütü alanlara göre %25 artmaktadır.Yapılan araştırmalarda bebekliklerinde anne sütü ile beslenen gençlerin mama ile beslenenlere göre zeka düzeylerinin daha yüksek olduğu ve okulda daha çok başarı gösterdikleri saptanmıştır.
Anne sütünün sindirilmesi daha kolaydır.
Bebekler annelerinin sütünü diğer memeli hayvanların sütüne göre daha rahat sindirebilirler. Bunun muhtemel nedeni anne sütünün içerdiği türe özgü bir enzimdir. İnek sütünde daha fazla protein olmasına karşın sindirimi daha zordur ve bebekler bütün bu proteinleri kullanamazlar.
Emzirme doğum sonrası annenin rahminin küçülmesini kolaylaştırır.
Emzirmeyen annelerin rahimleri doğum öncesindeki boyutlarına asla dönemez. Her zaman eskisinden biraz daha büyük kalır.. Bebeğin emme hareketi kanda süt üretici hormonların serbest dolaşımını sağlar. Bu da, süt bezlerinin faaliyetlerini canlandırmanın yanı sıra rahmin de normal haline dönmesini hızlandırır.
Anne sütü bebek için doğal bir sakinleştiricidir.
Anne sütünün içerdiği bazı kimyasal maddeler bebeğin daha kolay uykuya dalmasına yardımcı olur. Sinirli bebekler daha kolay sakinleşir.
Anne sütü ile beslenen bebekler daha az doktora gider.
Anne sütü ile beslenen bebekler genel olarak daha sağlıklı oldukları için daha az doktora gitme gereksinimi görülür.
Anne sütü ağrı kesicidir.
Anne sütü içerisinde bulunan endorfinler bebek için doğal bir ağrıkesici vazifesi görür.
Anne sütü her zaman temizdir. Emzirme bebeğin diş sağlığı için yararlıdır.
Memeden emmek, biberondan emmeye göre bebeğin diş ve çene gelişmi için daha uygundur. Memeden emerken biberona göre 60 kat fazla enerji harcayan bebeğin çene kasları daha kuvvetli olur. Düzgün gelişen bir çenede çıkan dişler daha düzgün ve sağlıklı olur.
Anne sütü ile ilgili bir araştırma
ABD’de rasgele seçilen 13 aylık ile 5 yaş arasındaki 345 çocuk üzerinde yapılan araştırmada, üç aydan az süreyle anne sütüyle beslenen bebeklerde öğrenme ve kavrama yeteneğinin az geliştiği belirlendi.Araştırmada, annenin yaşı ve sigara alışkanlığının etkileri de göz önüne alındı. Uzmanlar, annenin emzirdiği bebeğiyle daha yakın ilişki içinde bulunduğuna dikkat çekerek, bunun çocuğun zekasının gelişmesinde rol oynadığını düşünüyor. Anne sütünde bulunan besinlerin de bebeğin zekasının gelişmesinde olumlu rol oynadığı biliniyor.
Emzirmeye Başlamadan Önce
Emzirme zamanlarını, kendiniz için en uygun ve dinlendirici olan saatlere göre programlayın. Bebeğinizi emzirirken size en rahat gelen duruşu benimseyin. Bebeği emzirmeye başlamadan önce ellerinizi sıcak suyla yıkayın. Göğüs uçlarınızı temizleyin. Emzirmenin Yararları
Anne sütü bebeklerin gelişebilmeleri için gerekli tüm besinleri içerir, bulaşıcı hastalıklara karşı ona bağışıklık kazandırır. Emzirme, aynı zamanda, anne ile çocuk arasında, çocuğun ruhsal açıdan sağlıklı gelişmesini etkileyen yakın bir ilişkinin doğmasına yardımcı olur.
Nasıl Emzirmeli ?
Bebeğe önce bir memenizi verin ve 10 dakika emzirin, sonra diğerini vererek 10 dakika daha emzirin. Bir sonraki emzirmeyi, bebeğin en son emdiği göğüsten başlatın. Bebeğiniz, süt gereksinmesinin önemli bir bölümünü emzirmenin ilk bir kaç dakikasında alacaktır. Fakat, sütün devamlı oluşabilmesi için bebeğin her iki göğüsle de emzirilmesi şarttır. Meme verirken göğsünüzün bebeğin nefes almasını engellememesine dikkat edin. Emzirdiğiniz memeyi alttan destekleyerek biraz yukarı kaldırın. Bebeğiniz her ağladığında memeye tutuyorsanız ve kilo alımı normal ise yeterince besleniyor demektir.Bebeğiniz ne zaman acıkırsa o zaman emmek isteyecektir. Bunuda size ağlıyarak belli edecektir. Zaten bir süre sonra ağlama şekillerinden bebeğinizin ne istediğini anlar duruma geleceksiniz. Günde 8 kez beslemek en normalidir. Bebekler genelde mideleri boş olarak 5 saatten fazla uyuyamazlar. Anne sütü ile beslenen bebekler ,anne sütü daha çabuk sindirildiği için mama ile beslenen bebeklere göre daha çabuk acıkırlar.

Emziren Annenin Beslenmesi
Dengeli bir beslenme rejimi benimsemeniz sizin için hayati önem taşır. Lahana ve karnabahar gibi gaz yapan sebzeler yemekten kaçının. Taze sebze ve meyvaları, buğday ve tahıllarla, protein bakımından zengin besinleri tercih edin.sütünüzün bol olması için yeterli miktarda su, çay ve meyva suyu içmeniz gerekir. Günde iki-üç fincandan fazla çay ve kahve içmeyin. Bu dönem boyunca alkollü içkileri ve sigarayı tamamen bırakın. Özellikle ilaç alırken dikkatli olun! Doktorunuz tarafından önerilmediği sürece kesinlikle ilaç almayın; çünkü ilaçlar da alkol ve nikotin gibi sütünüze karışarak bebeğinizin sağlığına zarar verebilir.
Meme Temizliği
Meme iltihaplarından korunmak için göğüs ve göğüs uçlarınızın temizliğine ve bakımına özen gösterin. Banyo yaparken ve duş alırken göğüslerinizi sabunlamayın. Temizlikleri için yalnız sıcak su kullanın. Göğüs uçlannız tahriş olursa özel bir krem sürün. Tahriş devam eder, göğüs uçlarınız çatlarsa derhal doktorunuza başvurun.Hamileliğin son haftalarında göğüs uçlarınıza havlu ve ya temiz bir bezle masaj yaparak onları emzirme dönemine hazırlayabilirsiniz. Sağlık ve estetik nedenlerle rahat bir emzirme sütyeni giyin. Gerekiyorsa gece de çıkarmayın. Fırsat buldukça uyuyun. Gün boyunca işlerinize zaman zaman ara verip dinlenin. Çok ağır işleri üstlenip yorulmaktan kaçının. Bebeğinizi emzirmek size onunla konuşma ve onu okşama firsatı verir. Karnını doyurduktan sonra onu bir süre kollarınız arasında tutun. Baş başa geçirdiğiniz bu huzur dolu ve zevkli dakikalar sizi ve bebeğinizi mutlu edecektir.
Bebeği Emzirdikten Sonra
Her emzirmeden sonra ve gerekiyorsa emzirme sırasında bebeğinizin gaz çıkarmasını sağlayın. Bunun en kolay yolu, onu midesi omuzunuza değecek biçimde yatırmak ve hafifçe sırtına vurmaktır. Bebeğiniz gaz çıkarırken, emdiği sütün birazını da kusabileceğinden omuzunuza ufak bir havlu veya temiz bir bez parçası koymayı unutmayın. Bebeğinizi emzirdikten sonra meme uçlarınızı sıcak su ile silin. Sabun kullanmaktan kaçının. Meme uçlarının temiz havada tamamen kurumasını bekleyin. Sızabilecek sütü emmesi için sütyeninizin içine temiz bir tampon veya bez parçası koyun. Emzirmeye başladığınız ilk günlerde göğüs uçlarınız biraz acırsa hafif bir krem veya losyonla yumuşak bir biçimde ovun.
Emzirme anne ile bebek arasında yakın, sevgi dolu bir ilişki kurulmasına yardım eder. Anne duygusal olarak tatmin olur. Doğumdan sonraki yakın temas anne – bebek arasındaki ilişkinin gelişmesine yardım eder.Bebekler doğumdan hemen sonra annenin yanında kalırlarsa ve emzirilirlerse daha az ağlarlar.Emziren anneler bebeklerine daha şefkatli davranırlar. Uykusuz kalmaktan vb. daha az yakınırlar. Emziren annelerin çocuklarını terk etme ya da çocuklarına kötü davranma olasılığı emzirmeyen annelere göre daha azdır.Bazı çalışmalarda anne sütü ile beslenmenin bebeğin zeka gelişimine, entellektüel yapısına olumlu etki yaptığı bildirilmektedir. Yaşamın ilk haftalarında anne sütü ile beslenen düşük doğum tartılı bebekler yapay beslenen çocuklara göre ileri yaşlarda zeka testlerinde daha başarılı olurlar.

İlk yaş içinde ortalama beslenme sayısı
DOĞUM - 1 HAFTALIK 6 - 10 1 HAFTALIK - 1 AY 6 - 8 1 AY - 3 AY 5 - 6 3 AY - 7 AY 4 - 5 7 AY - 9 AY 3 - 4 9 AY - 12 AY 3
Süt çocuklarının bir öğünde aldıkları yaklaşık besin miktarı
YAŞ 1 ÖĞÜNDE ALINAN MİKTAR 1 - 2 HAFTA 60 - 90 ml. 3 HAFTA - 2 AY 120 - 150 ml. 2 AY - 3 AY 150 - 180 ml. 3 AY - 4 AY 180 - 210 ml. 5 AY - 12 AY 210 - 240 ml.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:27
BİBERONLA BESLEME
Bebeğinizi anne sütü yerine biberonla beslemeyi tercih edrseniz bunun dezavantajlarının yanında avantajlarıda vardır.Besleme işlemini bir başkasıda yapabilir,bebeğinizin ne kadar süt aldığınıda görebilirsiniz.
Biberonla beslemenin en büyük dezavantajı bebeğinizde mide rahatsızlıkları ve ishale yol açacak bakterilere karşı daha dikkatli olmanız gerekecektir.Bunun için kullanacağınız tüm gereçleri sterilize etmelisiniz.Mama hazırlarken de hazırlama şekline harfiyen uymalısınız.
Biberon memesinin deliklerini de sık sık kontrol etmelisiniz.Delik çok küçük olursa bebeğiniz boşa çaba harcar va yorulur.
Biberon ile beslenen bebekler daha sonra anne memesini almakta zorlanabilirler. Kauçuk meme, uzun olup bebek çekmek zorunda kalmaz. Biberondan sonra anne memesine geçilen bebekler meme başını lastik meme gibiymişcesine emmeye çalışırlar. Meme başını çekmeyi öğrenemezler.
Bebek sadece meme başının ucunu emecek olursa:
Anne ağrı hisseder ve meme başı derisi zedelenebilir.
Bebek, laktiferöz sinüslara basınç yapamayacağı için süt akımı yetersiz olur.
Meme başına, oksitosin ve prolaktin reflekslerinin yeterli çalışması yönünden yeterli uyaran olamaz.
Bebek sinirlenir ve emmeyi rededer. Bu durumda anne sütün yetmediğini düşünür. Bu durum meme başı şaşkınlığı olarak isimlendirilir. Anne ve bebek eğitilmelidir.
Emme Sorunları: Biberondan emmeyi öğrenen bebek, anne memesini reddeder. Meme başı şaşkınlığı adı verilen bir tablo ortaya çıkar. Anne sütü ile beslenmenin yetersiz ve başarısız oluşu çoğunlukla birkaç kez bile olsa denenen biberondur.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:28
KATI BESİNLERE GEÇİŞ


Bu çok önemli konuya geçmeden katı gıdalara erken ya da geç başlamanın zararlarına değinelim

Erken başlanılırsa ishal ve alerjik hastalıklar artabilir. Annenin sütü azalabilir. Zayıflık ve aşırı beslenme gibi sonuçlar olabilir. Geç başlanılırsa büyüme geriliği,bağışıklıkta azalma ,ishal,vitamin eksikliği görülebilir. Bebeğinizi katı besinlerle tanıştırmak için en uygun zaman 3 ile 6 ay arasıdır. Bu dönemde günlük öğün sayısını artırmanız gerekir. Yeni besinlere başlarken çok çeşitler sunmamaya dikkat etmelisiniz.
Bebeğe vereceğiniz en uygun yiyecekler tabiiki sizin hazırladığınız taze yiyeceklerdir. Yemeklerin kuru olmamasına kolay yutulabilmesine,ılık olmasına dikkat etmelisiniz. Püre yaptığınız yiyecekleri biraz kaynatılmış su ya da anne sütü ile yumuşatabilirsiniz.Yiyeceklerin bebeğe dokunup dokunmadığını çok iyi takip etmelisiniz. Çünkü bebek alışık olmadığından bu aylarda kabızlık ya da ishal daha çok olabilir. Ayrıca tuz ve baharat kullanmamalısınız.
ÖNEMLİ BİLGİLER Anne sütü ya da adapte sütler 6 ay için yeterlidir.

Yalnızca süte dayalı beslenme 5-6. aya kadar önerilebilir.

4.-5. aydan önce sebze verilmez.

5.-6. aydan önce et verilmez. 4. VE 6. AYLAR :Yumuşak,topaksız ve yarı sıvı püreler verebilirsiniz. Yiyecekleri özenle hazırlamalısınız. Kaynamış su anne sütü,ya da hazır mamayla karıştırdığınız pirinç ununu verebilirsiniz. Soyulup haşlanmış havuçları püre haline getirerek verebilirsiniz. Patates püresini de havuç gibi hazırlayıp verebilirsiniz. Elma ya da armut püresi de verebilirsiniz.
6. VE 8. AYLAR:Besinleri ince ince kıymalı ya da rendelemelisiniz. Artık eline çubuk biçiminde çiğ sebzeler verebilirsiniz. Meyve ve sebze verirken sap ve çekirdeklerini ayıklamalı ,püre ya da rende yapmalısınız. Bu aylarda bebeğinize kıyılmış tavuk ,beyaz balık eti ,haşlanmış yumurta,yoğurt,muz ve peynir gibi yiyecekleri verebilirsiniz.
8. VE 9. AYLAR:Bu aylarda yemek taneleri biraz daha büyük olabilir. Kendi kendine yemeyi öğrenebilir. Kızarmış ekmek ,kırmızı et ,çorba,makarna,pirinç, şeftali,kayısı gibi yiyecekleri verebilirsiniz.
10. VE 12. AYLAR:Bu aylarda bebeğiniz evde yediğiniz hemen herşeyi yiyebilir. Soyulmuş domates,iyi pişmiş lahana ,ton balığı,çilek,portakal,ananas,piliç gibi yeni lezzetlerle tanışabilir

Painfully
29 Ocak 2015, 20:28
Ek Gıdalara Geçerken Nelere Dikkat Etmeli ? Çocuğun ayına uygun büyüme ve gelişme sürecini destekleyen, değişik tatlarla tanışmak suretiyle sonraki aylarda kolay yeme alışkanlığı kazandıran, besleyici değeri yüksek ama allerji yapma niteliği az olan besinlerdir. Meyve suyu veya meyve püresi, sebze çorbası veya sebze püresi, muhallebi, yoğurt, peynir, reçel, bisküvi, ekmek, yumurta bebek beslenmesinde önde gelen ek gıdalardır.
Ek gıdaları kaşık ya da bardakla veriniz.
Yeni deneyeceğiniz yiyecekleri çocuk açken alışık olduğu yiyeceklerden önce veriniz. Miktarı daima azdan başlayarak arttırınız.
Yeni gıdaların allerji yapıp yapmadığına dikkat ediniz. Bu nedenle aynı gün içinde birden fazla yeni besin denemeyiniz. Şüpheli bir gıdayı kestiğinizde belirtilerin geçip geçmediğini kontrol ediniz. Bir iki gün sonra yeniden deneyiniz.
Bebeğinizin hoşlanmadığı önemli yiyecekleri zaman zaman yeniden deneyiniz

Painfully
29 Ocak 2015, 20:28
BEBEK YEMEYİ REDDEDERSE Katı yiyeceklere başlandığında genellikle bebekler şu bilinen kuralı izler; şüphedeyse, yediklerini kusar. Katı yiyeceklere yeni başlayanlar doğal olarak yeni tadlara, niteliklere ve katı beslenmenin metoduna değişken bir tavır sergilerler. Bir hafta isterler, diğer bir hafta istemezler. Böyle bir durumda size aşağıdaki önerileri sunuyoruz :
Kaşık olarak parmak ucunuzu kullanınBebekler kaşığa nazaran parmakları daha hoş karşılarlar. Bir parça pirinci ya da muz püresini parmaklarınıza koyun ve bunu oradan emmesine izin verin. Bu şekilde rahat yemeyi öğrendikten sonra, bir miktar yiyeceği dilinin ucuna yerleştirin böylece zamanla dilinin ucundaki yiyeceği geriye doğru boğazına atarak yutmayı öğrenebilir. Bazen dilinin tam ortasına yiyeceği yerleştirmek bu prosedürü öğrenmesini teşvik etmeye yardımcı olur.
Plastik kaşık deneyinMetal kaşıklar soğuk hissi verir ve bebeğinizin öğünlerinde başka bir şeyin dikkatini çekmesini istemiyorsanız bu soğuk metal kaşıkları kulanmayın.
Yemesi için zorlamayınBebeğinizi beslemenizdeki amaç, ona yeni tadlar, nitelikli gıdalar ve yeme metodlarını tanıtmaktır. Bu süreçte, bebeğiniz sık sık iki ileri bir geri şeklinde gelişme gösterecektir. Zaman zaman bebeğinizin katı yiyecekleri reddetmesi beklenen birşeydir. Bu olduğu zaman, bırakın ve başka bir gün deneyin. Bebeğiniz hazır olduğunda yiyecektir.
İlk yaş içinde ortalama beslenme sayısı
DOĞUM - 1 HAFTALIK 6 - 10 1 HAFTALIK - 1 AY 6 - 8 1 AY - 3 AY 5 - 6 3 AY - 7 AY 4 - 5 7 AY - 9 AY 3 - 4 9 AY - 12 AY 3
Süt çocuklarının bir öğünde aldıkları yaklaşık besin miktarı
YAŞ 1 ÖĞÜNDE ALINAN MİKTAR 1 - 2 HAFTA 60 - 90 ml. 3 HAFTA - 2 AY 120 - 150 ml. 2 AY - 3 AY 150 - 180 ml. 3 AY - 4 AY 180 - 210 ml. 5 AY - 12 AY 210 - 240 ml.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:28
KALORİ CETVELİ
Malzeme Birim Kalori
Tahıllar
1 dilim beyaz ekmek 28 gr 90 1 dilim kepekli ekmek 28 gr 60 1 dilim kızarmış ekmek 15 gr 35 1 adet kruasan 200 gr 200 bisküvi 100 gr 470 mercimek (kuru) 100 gr 314 arpa (kuru) 100 gr 367 bulgur (kuru) 100 gr 371 kuskus (kuru) 100 gr 367 mısır (kuru) 100 gr 342 buğday (kuru) 100 gr 364 susam 100 gr 589 makarna (kuru) 100 gr 339 makarna (haşlanmış) 100 gr 85 pirinç (kuru) 100 gr 357 pirinç (haşlanmış) 100 gr 125
Süt ve Yumurta Ürünleri
yoğurt (yağlı) 100 gr 95 süt (yağlı) 100 gr 68 yoğurt (yağlı,meyveli) 100 gr 125 beyaz peynir (yağlı) 100 gr 275 kaşar peyniri (yağlı) 100 gr 413 parmesan peyniri (yağlı) 100 gr 440 yumurta 1 adet 80 yumurta akı 1 adet 15 yumurta sarısı 1 adet 65
Yağlar
tereyağı 28 gr 206 margarin 28 gr 204 sıvı yağ 28 gr 130
Etler
biftek (ızgara) 100 gr 278 tavuk (ızgara) 100 gr 132 tavuk göğsü (haşlanmış) 100 gr 150 kuzu (yağlı, ızgara) 100 gr 282 kuzu ciğeri (yağda) 100 gr 232 salam 100 gr 446 sosis 100 gr 295
Deniz Ürünleri
midye 1 adet 9 istiridye 1 adet 6 karides 1 adet 144 somon füme 100 gr 171 ton balığı 100 gr 121



Sebzeler
domates 1 adet 14 enginar 1 adet 10 patlıcan 1 adet 28 taze fasulye 100 gr 90 brokoli 100 gr 35 brüksel lahanası 100 gr 35 kabak 100 gr 25 havuç 100 gr 35 karnabahar 100 gr 32 kereviz 100 gr 18 salatalık 1 adet 11 marul 100 gr 15 mantar 100 gr 14 soğan 100 gr 35 bezelye 100 gr 89 taze yeşil biber 120 gr 15 patates (haşlama) 100 gr 100 ıspanak 100 gr 26 lahana 100 gr 20
Kuruyemişler
badem 100 gr 600 hindistancevizi 100 gr 603 fındık 100 gr 650 fıstık 100 gr 560 çam fıstığı 100 gr 600 ceviz 100 gr 549 patlamış mısır 100 gr 478 kabak çekirdeği 100 gr 571 ay çekirdeği 100 gr 578
Meyveler
elma 1 adet 60 kayısı 1 adet 8 muz 1 adet 100 kiraz 100 gr 40 hurma 1 adet 15 incir 100 gr 41 incir (kuru) 100 gr 59 greyfurt 1 adet 60 portakal 1 adet 50 kivi 1 adet 34 mandalina 1 adet 50 karpuz 100 gr 19 kavun 100 gr 18 şeftali 1 adet 60 armut 1 adet 70 erik 1 adet 8 üzüm 100 gr 57 çilek 100 gr 26

Painfully
29 Ocak 2015, 20:28
Vitaminler Vitaminler, vücudun metabolik gereksinimleri için vazgeçilmez olan ve vücutta yeterince ya da hiç elde edilemediği için dışarıdan alınması gereken küçük organik moleküllerdir. Klasik olarak vitaminler, yağda ve suda eriyenler biçiminde iki gruba ayrılır. Yağda eriyen vitaminler yağlarda, pişmemiş sebzelerde, tahıllarda, tereyağında, balık karaciğeri ve balık yağında, kaymak ve süt gibi yağlı besinlerde bulunur.
Genelde safra gibi emülsiyon yapıcı maddelerin varlığında bağırsaktan emilerek kan dolaşımına geçer ve proteinlere bağlanarak karaciğerde birikirler.
Yağda eriyen vitaminler A, D, E ve K vitaminleridir.
Suda eriyen vitaminler B grubu vitaminler ile C vitaminidir.Bunlar bağırsaktan emildikten sonra böbrek yoluyla atılır.Vitamin yoksunluğuna bağlı olarak gelişen hastalıklara avitaminozlar denir.Günümüzde B grubu vitaminlere ve folik asit eksikliğine bağlı olarak gelişen hastalıklar daha çok geri kalmış bölgelerde görülür ve genel beslenme bozukluğunun bir yönünü oluşturur.
Bütün vitaminlerin molekül yapısı ayrıntılı olarak belirlenmiş olduğundan, bunların belirli ya da bütün vitaminleri içeren haplar biçiminde üretimi olanaklı hale gelmiştir.

A vitamini (retinol veya akseroftol)

Yalnızca hayvanlarda bulunan ve yağda eriyen doymamış bir alkoldür.Sütte, yumurta sarısında, ton ve morina balıklarının karaciğer yağında (balıkyağı) bulunur.Havuç ve havuç benzeri sarı-turuncu renkli sebzelerde A vitamininin ön maddeleri vardır.
A vitamini eksikliğinde gözde ve deride keratoz, kseroftalmi (göz akı ve korneanın parlaklığını kaybederek kuruması), foliker hiperkeratoz ( deri hastalığı) ve gece körlüğü görülür.

D vitamini

Daha etkili olduğundan tedavide daha çok kullanılan D2 vitamini (ergokalsiferol) ve D3 vitamini (kolekalsiferol) olmak üzere iki tipi vardır.Molekül yapısı steroidlerle aynıdır.D2’ nin kaynağı deridir; derideki 7- dehidrokolestrol, mor ötesi ışınların etkisiyle vitamin D2’ ye dönüşür. D3 vitamininin kaynağı besinlerdir; daha çok et, süt ve yumurta sarısında bulunur.
Normal olarak güneş ışığı alan insan vücudunda D vitamini yeterince üretilir. Ama yenidoğanlarda, büyüme çağındaki çocuklarda, gebelik ve süt emzirme dönemlerindeki kadınlarda besinlerle dışardan daha fazla miktarda alınması gerekir.
D vitamini eksikliğinde çocuklarda raşitizm, yetişkinlerde osteomalazi (kemik yumuşaması) gelişir.

E vitamini (alfa-tokoferol)

Başta tahıl olmak üzere ıspanak, kabak, lahana, marul gibi yeşil sebzelerde bol miktarda bulunur. İnsanda karaciğerin yanı sıra yağlı dokularda, böbrekte, kalpte, kaslarda ve böbreküstü bezi kabuğunda depolanır. Fazla olan bölümü idrar ve dışkıyla atılır. Antioksidan özellik gösterir.
E vitamini eksikliği son derece ender görülür ve kansızlık biçiminde ortaya çıkar.

K vitamini

Sebzelerin yeşil bölümünde, ıspanakta, kabakta, marulda, yeşil domateste, çam ignesinde, yeşil biberde bol bulunur. K vitamini insan bağırsağındaki bir grup bakteri tarafındanda üretilir. K vitamininin tamamına yakını kullanılır, yanlızca küçük bir bölümü karaciğerde depolanır.
K vitamini eksikliği son derece nadirdir ve kafada, sindirim sisteminde, idrar yollarında, akciğerlerde ve deride kanamalara yol açar. K vitamini yanlızca kanamalı hastalarda eksikliğini gidermek için kullanılır.

B vitamini

Suda eriyebilen, molekül yapılarında bir azot atomu bulunan, bazı enzim sistemlerinin etkinliğini arttırıcı koenzimler olarak işlev gören 15’ e yakın değişik maddeden oluşan bir vitamin gurubudur.

B1 vitamini (tiyamin)
Buğday başağı, kepek, bira mayası, sebzeler gibi bir çok besinde bol miktarda bulunur. Memelilerin karaciğer, böbrek, kalp, beyin ve bağırsaklarında az miktarda bulunur. Sebzelerin pişirilmesi, sütün kaynatılması ve sterilize edilmesi (mikroptan arındırılması) çok miktarda tiyamin kaybına yol açar. Tiyamin ince bağırsaklardan etkin taşınma mekanizmasıyla emilir. Vücutta depolanmaz ve kullanılmayan bölümü yemekten üç saat sonra böbrekler yoluyla tamamen dışarı atılır.
B1 vitamini yetersizliğine bağlı olarak gelişen hastalık tablosunda depresyon, huzursuzluk, bellek zayıflığı ve dikkat azalması, hipotoni (kas gevşekliği) ve anoreksi (iştahsızlık) yer alır.

B2 vitamini (riboflavin)
Hayvansal besinlerde, bira mayası, buğday başağı, yeşil sebzeler, havuç, enginar, fındık, yerfıstığı ve mercimek gibi bitkisel besinlerde bol miktarda bulunur.
B2 vitamini eksikliğinde protein oluşması azalır ve deride yaralar, sinirsel bozukluklar ve göz bozuklukları biçiminde ortaya çıkar.

B3 vitamini (nikotinamid veya PP vitamini)
Hayvansal besinlerin yanısıra kabuklu buğday, limon, kabak, soya, domates, patates, bira mayası, hurma, incir, portakal gibi bitkisel besinlerde bol miktarda bulunur.
B3 vitamini eksikliğinde deriyi, sinir sistemini ve sindirim sistemini tutan pellegra adlı hastalık ortaya çıkar.

B5 vitamini (pantotenik asit)
Doğada çök yaygındır.Yumurta, karaciğer, kalp, süt, bal, bira mayası, kabak, tahıllar, sebzeler, havuç, portakal, mantar ve taze meyvelerde bolca bulunur.
B5 vitamini eksikliği çok enderdir. Bu durumda hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü), anemi (kansızlık), lökopeni (kanda alyuvarların az olması), dermatit (deri iltihabı), mide-bağırsak rahatsızlıkları, kas krampları, hareketlerde uyumsuzluk, asteni, uyku bozuklukları ve iştahsızlık ortaya çıkar.

B6 vitamini (piridoksin)
Hayvansal ve bitkisel besinlerde düşük dozda bulunur.
B6 vitamini eksikliği son derece enderdir.Bu durumda deri, sindirim sistemi rahatsızlıkları ortaya çıkar.

B8 vitamini (biyotin ya da H vitamini)
Karaciğerde, yumurta sarısında, bira mayasında, pirinç kabuğunda ve yeşilliklerde bulunur.
Eksikliği yanlızca uzun süre çiğ yumurta beyazı tüketiminde ya da bağırsak florasını ortadan kaldıran sülfamitlerin ve antibiyotiklerin çok fazla alınmasından sonra görülür.Bu durumda dermatit (deri iltihabı), iştahsızlık, zayıflama, depresyon ve kas ağrıları ortaya çıkar.

B9 vitamini (folik asit)
Bitkilerin yeşil bölümlerinde, kabakta, lahanada, ıspanakta, yeşil sebzelerde, patateste, havuçta, bira mayasında, sütte, yumurtada, peynirde ve karaciğerde bol miktarda bulunur.
Gelişmiş ülkelerde eksiklik sendromuna hiç rastlanmaz.Bu tablo yanlızca emilim bozukluklarına bağlı olarak ortaya çıkabilir. Folik asit eksikliğinde megaloblastik anemi denen bir kansızlık biçimi gelişir. Emilim bozukluğunda ise kansızlığa, glossit (diz iltihabı), stomatit (ağıziçi iltihabı) ve ishal eşlik eder.

B12 vitamini (kobalamin)
Karaciğerde, sütte, yumurta akında, peynirde, balıkta, ette ve karideste bol miktarda,bitkilerde ise son derece az miktarda bulunur.
B12 vitamini eksiklği, folik asit eksikliğinde olduğu gibi, alyuvar yapısında biçim bozukluğuna yol açarak persinyöz ya da megaloblastik anemi denen kansızlığa neden olur.Ayrıca sindirim sistemi düzeyinde ve epitel dokunun beslenmesinde bazı etkileri görülür. Kansızlığın yanı sıra hafif sarılık, iştahsızlık, ishal, parestezi (karıncalanma) ve uyuşma gibi duyumsama bozuklukları, ataksi, işitme siniri iltihabı ve zihinsel bozukluklar ortaya çıkabilir.

C vitamini (askorbik asit)

İnsanlar tümünü dışardan almak zorundadır.Turunçgillerde bol miktarda, ayrıca taze sebzelerde, maydonozda, kabakta, soğanda ve domatesde bulunur.
C vitamini eksikliğinde skorbüt denen ve kıl diplerinde kanamalı döküntüler, dişeti kanamalarıyla belirlenen hastalık ortaya çıkar.

P vitamini

Doğada bol bulunur.Bir çok P vitamini faktörü kanamalı skorbüt tedavisinde C vitaminiyle sinerjik (arttırıcı) etki gösterir.Ayrıca hepsi direncin artmasında ve kılcal damar geçirgenliğinin azalmasında önemli rol oynar.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:28
ANNE SÜTÜ NASIL OLUŞUR ?
Meme kısmen salgı dokusu, kısmen destek ve yağ dokusundan oluşmuştur. Salgı dokusunda yapılan süt, ufak kanallar ve daha sonra ana toplayıcı kanallar boyunca meme ucuna ilerler. Kanallar, meme ucuna ulaşmadan önce daha da genişleyerek laktiferöz sinüsler şeklini alır. Bu sinüsler, sütün içinde toplanması nedeni ile önemlidir.Meme ucunda pekçok sinir ucu bulunduğu için çok hassas olup bu, sütün akışına yardım eden refleksler yönünden önemlidir.Meme ucunun çevresinde areola adı verilen koyu renkli bir halka olup hafif kabarık durumda bulunabilir. Bu yağlı bir sıvı salgılayan bezlerin varlığı nedeni iledir. Yağlı sıvı, meme ucu derisinin yumuşak ve iyi durumda bulunması sağlar.Süt yapımı hormonlar ve reflekslerin sonucu olur. Gebelik süresince, salgı bezleri süt yapımına hazırlanırlar. Doğumdan hemen sonra değişen hormonal değişiklikler ile süt yapımı başlar. Bebek beslenmeye başlayınca, iki refleks sonucu yeterli özelliklere sahip süt tam zamanında gelmeye başlar. Eğer anneye verilecek öneriler de bu reflekslerden söz edilirse anne olabildiğince sütünün daha fazla gelmesine çabalayacaktır.

Annede süt atım refleksini aşağıdaki duygulardan herhangi biri engelleyebilir.
Herhangi bir nedenle korku ve kuşkuları varsa,
Ağrısı ( özellikle emzirme esnasında) varsa,
Utangaçlığı varsa,
Doğumdan sonra ilk bir kaç gün kolostrum denilen koruyucu özelliğe sahip süt oluşur. Dördüncü gün normal süt salgılanmaya başlar.
Anne sütü ile beslerken bebeği her istediğinde emzirmelisiniz. İlk günlerde ikişer saat aralıklarla olabilir. Anne sütü yapımı bebeğin emme oranına bağlıdır.Anne sütü ile beslerken bebeği her istediğinde emzirmelisiniz. İlk günlerde ikişer saat aralıklarla olabilir. Anne sütü yapımı bebeğin emme oranına göre artar ya da azalır. Bebeğiniz ne kadar emerse o kadar bollaşır. Memelerin süt yapımı için gerekli uyarıları almaları lazımdır.
Anne sütü hep aynı yapıda değildir. Emzirmenin başlarında akıcı ve susatıcıdır. Sonlarına doğru kalorisi daha yüksek ve doyurucudur. Bu yüzden bebeği bir memede en az 15 dakika tutmalısınız. Sütün çoğalması için iyi beslenmeli ,bol bol dinlenmeli,stres ve yorgunluktan uzak kalmalısınız. Bol su ve proteinli sıvılar tüketmenizi tavsiye ederiz.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:28
Meyve Suyu:
Elma ve şeftali gibi meyvelerin suları taze olarak 1-2 tatlı kaşığı miktarından başlanarak verilir ve yavaş yavaş arttırılır. Portakal ve mandalina suyunun daha ileri aylarda verilmesi uygun olur.Meyveler iyice yıkanır, kabukları soyulur ve cam rendede rendelenir. Temiz bir tel süzgeç veya tülbentle süzülerek suyu elde edilir. Meyve suyuna başlandıktan bir iki hafta sonra püre halinde verilebilir. Meyve sularına şeker eklenmemelidir!
Sebze Çorbası:
Meyve suyuna başlandıktan iki hafta kadar sonra öğle öğününde verilmek üzere patates, havuç, pirinç ve taze sebzelerden günlük olarak hazırlanır. Bir iki tatlı kaşığından başlanarak yavaş yavaş arttırılır. Dört haftalık bir süre içinde tam sebze püresine geçilir.
1. Hafta (sebze çorbası): 3-4 su bardağı su, bir tutam tuz, 2 orta boy havuç, 1 orta boy patates 45 dakika kapaklı kapta pişirilir. Tel süzgeçle hiç ezmeden suyu bir başka kaba alınır. Bir çay kaşığı irmik ilavesiyle tekrar 5-10 dakika pişirilir. Sıvı miktarı 200 gram olacak şekilde ayarlanır.
2. Hafta (basit sebze püresi): Aynı şekilde pişirilir. Havuç ve patatesler tel süzgeçten tamamen ezilerek püre olarak geçirilir. Bu pürenin içine yine irmik katılarak mamanın hazırlanması tamamlanır.
3. Hafta (karışık sebze püresi): Havuç ve patatesin yanına 1 çay kaşığı pirinç ve her gün bir yenisi ilave edilmek üzere mevsimlik sebzeler eklenir. Örneğin ilk gün 3-4 yaprak maydanoz, ertesi gün maydanoz ve bir kaç yaprak ıspanak, sonraki gün ilaveten dörtte bir enginar, daha sonra dörtte bir domates gibi .. Tel süzgeçten ya da blenderden geçirilerek elde edilen püreye yine bir çay kaşığı irmik eklenerek 5 dakika daha pişirilir.
4. Hafta (tam sebze püresi): Ayrıntılarıyla anlattığımız şekilde hazırlanan püreye 1 çay kaşığı zeytin yağı veya pastörize tereyağı katılır.Altıncı aydan itibaren sebze çorbası ya da püresine 1 yemek kaşığı kıyma (3 kez çekilmiş yağsız sinirsiz dana) eklenmelidir. Daha erken dönemde sebze çorbasına başlanmış olan bebekler için kuzu ciğeri tercih edilir.
Muhallebi:
Sebze püresinden 1-2 hafta kadar sonra genellikle 5. aydan itibaren akşam (gece değil) öğünü olarak verilir. 1 su bardağı süt, bir tatlı kaşığı pirinç unu, 1 tatlı kaşığı toz şekerle yapılır. Soğuk sütün bir kısmıyla pirinç unu iyice ezilir, kalan süt eklenir karıştırılarak pişirilir. Ateşten indirmeye yakın şeker eklenir. İlk günlerde süt sulandırılabilir.Muhallebi, kutu mamalarla da hazırlanabilir. Özellikle inek sütü proteinlerine duyarlı olan bebeklerde bu durum tercih edilir. Bir su bardağı su 1 tatlı kaşığı pirinç unu karıştırılarak pişirilir. Ateşten indirildikten sonra içine 5-6 ölçek hazır mama toz halinde katılır. Topaklanma durumunda tel süzgeçten geçirilir. Son yıllarda süt çocukluğu döneminde inek sütünün hiç kullanılmaması yönünde olan görüşler giderek ağırlık kazanmaktadır.
Yoğurt:
Süt kaynatılır, elin dayanabileceği sıcaklığa kadar soğutulur. 1 litre süt içine bir çorba kaşığı yoğurt 1-2 kaşık sütle sulandırılarak eklenir, yavaşça karıştırılır. Hareket ettirmeksizin sıcaklığını koruyabilecek şekilde 3-4 saat bekletilir. Bir kase kadar ikindi öğünü olarak verilir.
Kahvaltı:
Çocuk altı ya da yedi ayını bitirdikten, sebze püresi, muhallebi, yoğurt gibi gıdalara iyice alıştıktan sonra kahvaltılara başlanır. Süt, beyaz peynir, reçel, pekmez, ekmek veya bebe bisküvisi başlıca malzemelerdir. Tuzu alınmış bir parça beyaz peynir ve reçel sütle ezilir. Karışıma ekmek içi katılır. Bu amaçla 3-4 bebe bisküvisi kullanılabilir. Kahvaltıya önce 1-2 tatlı kaşığı olarak başlanır, miktarı giderek arttırılır. Bal allerji yapma olasılığı nedeniyle bir yaşından önce tercih edilmez. İstenirse 1 çay kaşığı yağ eklenebilir. Bir süre sonra peynir, reçel, yağ ve ekmek sütten ayrı olarak verilebilir.
Yumurta:
Katı olarak pişirilmiş yumurtanın sarısı 1 çay kaşığı miktarından başlanıp giderek arttırılmak suretiyle kahvaltıya ilave olarak verilir. Bir haftanın sonunda bebeğiniz bir tam yumurta sarısı yiyebilir. İyice alışmış olan çocuklara yumurta kayısı kıvamında verilebilir. Yumurtanın beyazının bir yaşında önce verilmesi genellikle tercih edilmez.
Tahıllı Çorbalar:
Mercimek, yoğurtlu yayla, acısız tarhana çorbası gibi gıdalar, taze sebze çorbalarına alıştırılmış olan bebeklere 7. aydan sonra değişik tatları öğretmek amacıyla verilebilir.
Köfte:
Sebze çorbasıyla birlikte, yağsız sinirsiz üç kez çekilmiş dana kıymasından baharatsız olarak hazırlanmış 1-2 köfte 6. Aydan itibaren verilebilir.
Balık ve Tavuk:
Bebeğiniz yedi sekiz aylık olduğunda kıymaya alternatif olarak püre halinde öğle öğününde tavuk ve kılçıksız balık eti verebilirsiniz.
Karaciğer:
Kuzu ciğeri tercih edilir. Az tuzlu suda haşlanır, zarı çıkarılır, rendelenerek balık ve tavuk etleriyle dönüşümlü olarak sebze çorbalarıyla birlikte verilir.
Çay:
Çayın besleyici hiç bir değeri yoktur. Aksine diğer gıdaların besleyici değerini düşürür, bağırsaklardan demir emilimini bozarak kansızlığa yol açabilir. Bu bakımdan süt çocuğu beslenmesinde yeri yoktur.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:29
ÖRNEK BESLENME TABLOSU
AYLIK
Her 3-4 satte bir anne sütü. Anne sütü azaldıysa 1-2 öğün formül mama.
4-5 AYLIK
4-5 öğün anne sütü + 1 öğün yoğurt + 1 öğün 150-200 gram kadar sebze püresi + 1 öğün meyve püresi.
6-9 AYLIK
Sabah 8.00 de
Anne sütü ( ya da 1 bardak devam formulü veya inek sütü) + 1-2 bisküvi + 1 yumurta sarısı veya 1 kibrit kutusu kadar beyaz peynir.
Saat 10.00 da
Meyve püresi + 1 bisküvi
Saat 13.00 te
Etli sebze çorbası yada püresi (evdeki dolma ve benzeri sebze yemekleri)
Saat 16.00 da
Anne sütü (ya da 150 ml devam formulü veya inek sütü) ya da yoğurt (şekerli veya sade)
Saat 20.00 de
150 ml süt(devam formulü ya da inek sütü)veya muhallebi ya da anne sütü (4 öğün alan bebeklerde saat 13.00' deki sebze çorbasından sonra meyve püresi verilir). Gerekiyorsa gece anne sütü verilebilir.
10-11 AYLIK
Saat 8.00 de
Anne sütü(veya devam formulü ya da 1 su bardağı inek sütü) + bal veya pekmez + 1 tam yumurta (gün aşırı yerine beyaz peynir) + ince bir dilim ekmek + 1 çay kaşığı tereyağ
Saat 12.00 de
Sebze püresi + püreye karıştırılmış 2 tatlı kaşığı haşlanmış karaciğer rendesi, tavuk veya köfte. Sebze püresi yerine normal ev yemekleri ezilerek verilebilir. Sabah ekmek almadıysa bu öğünde verilir.
Saat 16.00 da
150-200 gram muhallebi veya yoğurt ile birlikte meyve püresi.
Saat 20.00 de
Muhallebi veya yoğurt (1-2 kaşık hamur işi, Örneğin; makarna ile karıştırılabilir) + 2-3 çorba kaşığı sebze püresi. Yoğurt yemeyen bebeğe süt verilebilir.
12 AYLIK
Sabah
150 ml süt + 30 gram beyaz peynir yada yumurta + 1-2 bisküvi veya ince bir dilim ekmek + 1 tatlı kaşığı reçel, bal ya da pekmez
Öğle
Evdeki etli sebze yemeği veya sebze püresi, yoksa bir köfte + makarna veya meyve püresi
İkindi
150 ml devam formülü ya da inek sütü veya yoğurt ya da sütlaç + 2 bisküvi
Akşam
2-3 çorba kaşığı sebze püresi + ezilmiş makarna veya pilav + yoğurt (ya da aile fertleri için hazırlanan diğer çorba ve sebze yemekleri)

Painfully
29 Ocak 2015, 20:29
BEBEĞİN ALTININ DEĞİŞTİRİLMESİ
Bebekler ilk haftalarda altlarını daha sık ıslatırlar.Bunun sebebi idrar torbalarının küçük oluşudur.bebeğinizi altı ıslak ya da pis halde bekletmemelisiniz.
Bebeğin bezindeki dışkının rengi beslenme düzenine göre ya da yaşına göre değişiklik gösterebilir. Yeşilimsi ,siyah,yapışkan olan ilk iki yada üç gün olan dışkı mekonyum adı verilen doğumdan önce bağırsaklarda bulunan dışkıdır. Yeşilimsi ,kahverengi ya da açık yeşil renkli topaklar içeren yarı sıvı dışkı geçiş kakasıdır. Bebeğin sindirim sisteminin beslenmeye uyum göstermeye başladığını belirtir. Sarı renkli ,hardalsı,içinde süt kesikleri olan dışkı anne sütü ile beslenen bebeklerde görülür. Açık kahverengi ,kokulu ve katı olan dışkı ise mamayla beslenen bebeklerde görülür.
Alt değiştirme konusunda bilinmesi gereken başka bir konuda pişiklerdir.Her bebekte oluşabilir.Kızarıklıklar uzun sürebilir.pişiği engellemek için : bebeğinizin altını sık sık değiştirmeniz gerekir.ıslak bırakmamalı,koruyucu krem kullanmalı,sıkça haltını havalandırmalısınız.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:29
bebeğinizin gelişimi

6.ay
Yüzüstü dururken başını hafifçe kaldırabilir, olduğu yerde emekleme hareketleri yapabilir.Eli genellikle yumrukşeklinde sıkılır.Sese tepki gösterebilir. Bu tepkiler göz kırpma, hareket ve sıçrama biçiminde olabilir.Karşısındaki insanın yüzüne bakabilir.Oturur durumdayken başını arasıra dik tutar. Yüzükoyun yatırıldığında başını kaldırabilir. Oturtulunca başını dik tutabilir. Yüzükoyun yatırılınca hem başını hem de omuzlarını kaldırabilir. Hareket eden cisimleri gözleriyle izleyebilir. Annesinin kendisiyle konuşmasına gülümser ve ses çıkararak yanıt verir.El artık yumruk şeklinde değildir.Konuşulunca veya meşgul olununca gülümser. Etrafı ilgi ile seyretmeye başlar. Yüzükoyun yatırıldığında kollarına dayanarak doğrulabilir. Hareket eden cisimleri başını çevirerek izler. Eline verilen çıngırakla oynayabilir, ancak düşürürse alamaz. "A-gu" sesleri çıkarabilir. Başını dik tutma hareketini rahatlıkla gerçekleştirir.Elleri genellikle açıktır. Eşyaları yakalayıp kendine doğru çekebilir.Keyifli olduğuna dair sesler çıkartır.Tanıdığı kişilere veya eşyaya uzanabilir. Beslenme hazırlığını anlar. Destekle oturmaya başlar.Eşyayı almak için iki kolunu birden kullanabilir. Masa üzerindeki ilginç bir eşyaya dokunabilir.5 Aylıkken sesleri ayırt etmeye başlar. Zil sesine başını çevirir. Agu gibi sesleri çıkarır.Etrafı seyretmekten zevk aldığını anlayabilirsiniz. Sırtüstü pozisyondayken yüzükoyun dönebilir. Desteksiz oturabilir. Yatar durumda ayağını ağzına götürebilir.İki elini ayrı ayrı kullanabilir. Eşyayı bir elinden diğerine geçirebilir.Tek heceli sesler çıkarır. 7 aylıkken "baş baş" yapabilir.Yabancıları yadırgamaya başlar. El çırpma oyununu anlar, yapar. Belirtilen yaşlar yaklaşık değerlerdir ve yol gösterici olarak verilmiştir. Gelişim evrelerinde değişiklikler görülebilir, bu farklar normaldir.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:29
YENİDOĞANDA REFLEXLER
Refleksler her canlıda bulunan koruyucu mekanizmalardır. Gözünüze birşey kaçtığında gözlerin kırpılması, eliniz ateşe değdiğinde elinizi hızla çekmeniz sizi dış dünyadan korumaya yönelik reflekslerdir.İnsanlar yeni doğduklarında sonradan ortadan kalkacak olan birçok reflekse sahiptirler. Bu doğaldır, zira yeni doğmuş ve kendini diliyle ifade edemeyen ve tüm sistemleri henüz gelişme aşamasında olan bir canlının erişkin birine göre daha çok koruyucu reflekse ihtiyacı vardır.

İşte bebeklerin bu nedenle doğduklarında çok sayıda refleksleri vardır. Bebeğiniz büyüdükçe ve kendi kendine başetmeyi öğrendikçe bu erken dönem refleksleri de zayıflayarak ortadan kalkar. Yerine çok daha karmaşık motor beceriler (motorhareket)gelişir ve böylece bebeğiniz kendini dış dünyadaki zararlı olması muhtemel etkenlerden daha iyi koruyabilir hale gelir.Yenidoğan muayenesinde bu refleksler doktor tarafından değerlendirilerek bebeğin nörolojik durumu hakkında bilgi edinilir.

Uykuda ya da uyanık durumda bebeğiniz esner, sıçrar, hıçkırır, gerinir ve bunları çoğu zaman "nedensiz" yapar. Bu davranışların çoğu refleks tepkilerdir.Bebeğinizin solunum yoluna, örnek olarak emme esnasında süt kaçtığında bebeğiniz refleks olarak öksürür ve bu yolla solunum sistemini yabancı maddelerden korur.

Yeni doğmuş bir bebek parlak bir ışık tutulmasına ya da burnuna dokunulmasına hapşırarak cevap verir.Göz kapaklarına dokunulduğunda gözlerini kırpar.Topuğuna kan almak amacıyla iğne batırılması gibi ağrılı bir uyarana bu uyarandan kaçarak cevap verir.Karnı üstünde yatarken nefessiz kalmamak için başını kaldırarak bir yana çevirir.Bebeğinizin burnunun ya da ağzının üzerine bir nesne koyduğunuzda elleriyle ya da başını hızlıca sallayarak o nesneyi uzaklaştırmaya çalışır.
Moro ya da "sıçrama" refleksi:Bebeğinizin olağandışı ve aniden gelişen durumlarda verdiği bir tepkidir. Örnek olarak bebeğiniz yatmaktayken yattığı yatağa elle sertçe vurulduğunda bebek "sıçrar". Birden kollar, bacaklar ve vücut gergin bir duruma getirilir ve kısa süre sonra eski haline döner.
Yakalama refleksi: Parmağınızı bebeğinizin avuçiçine koyduğunuzda ortaya çıkar. Bebeğiniz bu uyarana parmağınızı avuçiçinde sıkarak cevap verir.
Yürüme refleksi: Bebeğiniz ayaktabanlarında bir basınç hissettiğinde ortaya çıkar. Bebeğinizi üstten desteklerseniz ve düz bir zemine ayaklarını değdirirseniz bebeğiniz sanki yürüyormuş gibi ayaklarını hareket ettirmeye başlayacaktır.
Bebeğinizin emme ve yutma refleksleri de oldukça gelişmiştir:Bu refleksler beslenme açısından çok önemlidir. Bebeğiniz kendisine uygun bir şekilde verilen memeyi oldukça iştahlı bir şekilde emer ve gelen sütü de çok güzel bir şekilde yutarak midesine indirir. Sakinliğe ihtiyacı olduğunda ise bebeğiniz kendi parmağını ya da sizin parmağınızı emerek bu refleksi uygulamayı sürdürür. Bebeğinizin alt ve üst dudak birleşim yerine parmaklarınızla dokunun. Bebeğiniz ağzını açıp parmağınızın bulunduğu yöne doğru dönecek ve aramaya başlayacaktır. Dudaklarına dokunun ve bebeğinizin ağzını açtığını göreceksiniz.
Bu yukarıda sayılan refleksler bebeğinizin dünyaya geldikten sonra yaşamını idame ettirmesi ve uygun bir şekilde büyüyüp gelişmesi için gerekli olan reflekslerden en önemlileridir.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:30
YENİDOĞANDA SARILIK
Yenidoğanda cilt ve gözaklarının (sklera) sarı bir renk almasıdır. Kan bilirubin düzeylerinin yükselmesi ile oluşur. Yaşlanmış ve bozulmuş kırmızı kan hücreleri tarafından üretilen sarı pigmente bilirubin denir. Biluribin normalde karaciğer tarafından barsak sistemine verilerek atılır. Ancak karaciğer bilirubini yeterli oranda barsağa veremezse kanda birikir ve sarılık oluşur.

YENİDOĞAN SARILIĞININ SEBEPLERİ
1. Fizyolojik (normal) sarılık:
Fizyolojik sarılık vaktinde doğan bebeklerin yaklaşık % 50 sinde, erken doğan bebeklerde ise daha yüksek oranlarda görülür. İlk 24 saatten sonra, genellikle doğumdan sonraki 2.veya 3. günde ortaya çıkar. Karaciğerin henüz olgunlaşmaması ve yeterince bilirubin atamamasına bağlı olarak sarılık oluşur. Genellikle ilk bir-iki hafta içinde kendiliğinden kaybolur ve bilirubin düzeyleri zararsızdır.
2.Yetersiz anne sütü alımına bağlı sarılık:
Yetersiz anne sütü alımına bağlı olarak yenidoğanların yaklaşık % 5-10 unda gelişir. Belirtileri fizyolojik sarılığınkine benzer ancak biraz daha şiddetlidir.
3.Anne sütüne bağlı sarılık:
Anne sütü alan bebeklerin yaklaşık % 1-2 sinde görülür. Bazı annelerin sütlerinde ürettikleri özel bir inhibitör madde sebep olmaktadır. Bu madde ( enzim ) bebeğin barsaklarından normalden çok daha fazla bilirubini geri emmesine sebep olur. Bu tip sarılık doğumdan sonraki 4-7. günde başlar ; 3.-10.haftaya kadar sürebilir. Genellikle zararsızdır.
4.Kan grubu uyuşmazlığı: ( Rh veya ABO uyuşmazlığı)
Rh negatif (-) bir kadının bebeği Rh pozitifse (+) gebelik esnasında bebeğe ait eritrositlerin plasentayı aşarak anne kanında bağışıklık cevabına yol açması ile oluşur. Bu bağışıklık cevabı ancak Rh pozitif bir bebeğin doğumundan veya yapılan düşükten sonra ortaya çıkar. Bağışıklık cevabının şiddeti bundan sonra yapılacak her doğumla birlikte giderek artar.
ABO uyuşmazlığında ise hemen her zaman anenin kan grubu O, bebeğin kan grubu ise A veya B dir. ( Anti A duyarlılığı daha sık, Anti B duyarlılığı daha ağır seyirlidir.)
Kan grubu uyuşmazlığında annenin kanında oluşan antikorlar bebeğin kanını yabancı madde olarak algılar ve eritrositlerini parçalar. Eritrositlerin parçalanması ile bol miktarda bilirubin oluşur ve bu da sarılığa sebep olur. Sarılık fizyolojik sarılıktan farklı olarak ilk 24 saatte başlar. Çok ağır tablolara sebep olabilir. Ancak ilk yapılan doğum veya düşükten sonraki 72 saat içinde RhoGam enjeksiyonunun yapılması daha sonra doğurulacak bebeklerin yaşamını tehlikeye atacak antikorların oluşmasını engelleyebilmektedir.
TEDAVİ
1.Fizyolojik sarılıkta tedavi:
Eğer bebeğinizi biberonla besliyorsanız her 2-3 saatte bir beslemeyi deneyin.
2.Yetersiz anne sütüne bağlı sarılıkta tedavi:
Asıl tedavi anne sütü miktarını arttırmak olmalıdır. Bebek daha sık emzirilmelidir.( Her saat gibi ) Böylece mide barsak sisteminin hareketliliği arttırılır ve bilirubinin gaita yolu ile vücuttan daha çabuk atılması sağlanır. Uyuyan bebeğin de 4 saatlik aralarla uyandırılıp beslenmesi faydalı olacaktır. Sık sık kilo alımı kontrol edilmelidir. Anne sütünün yetmediği durumlarda bir miktar formül mama verilebilir ancak şekerli suyun faydası yoktur.
3.Anne sütüne bağlı sarılıkta tedavi:
2-3 gün için anne sütünü keserek formül mama ile beslemek yararlı olabilir. Ancak bu süre içerisinde anne sütünün azalmasını engellemek için annenin göğsü sağılmalıdır. Hiçbirzaman için sarılığı engellemek için anne sütü tam olarak kesilmez. 2-3 gün sonra tekrar anne sütüne başlanır. Şekerli suyun formül mamadan daha fazla bilirubin uzaklaştırıcı etkisi olduğu kanıtlanmamıştır.
4.Ağır sarılıklarda tedavi: ( Kan uyuşmazlıklarında tedavi)
Kandaki bilirubin seviyesinin 20 mg/dl nin üzerine çıkması sağırlık beyin felci ( cerebral palsy) veya beyin harabiyetine neden olabilir. Bu kadar yüksek seviyeler genellikle kan grubu uyuşmazlıklarında görülür.
Bu komplikasyonlar fototerapi uygulanarak önlenebilir. Mavi ışık deride biriken bilirubini parçalar ve bilirubin düzeylerini düşürür.
Bazı nadir durumlarda ise kan değişimine gitmek gerekebilir. Bebeğin kanı taze kan ile değiştirilir. Ancak fizyolojik sarılıklar bu kadar ağır duruma dönüşmezler.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:30
Tuvalet EğitimiÇoğu anne babanın da yakınen bildiği gibi, tuvalet eğitimi çocuk gelişiminin önemli aşamalarından biridir, en azından, alt bezi değiştirmenin sona ermesidir.
Peki ama, tuvalet eğitiminin ne kadar süreceği konusunda bilgimiz var mı? Kimi çocuklar için sadece bir kaç gün. Bazıları için ise bir kaç ay! Amacımız sizi tuvalet eğitiminin aşamaları konusunda aydınlatarak işinizi bir ölçüde kolaylaştırmak.
A. Çocuğunuz hazır mı?
Genellikle anne-babalar iki buçuk yaşına geldi mi, bu iş için bebeklerinin hazır olduğunu düşünürler.
Oysa işin aslı bazen böyle olmayabilir. Çocuğunuzun tuvalet ve banyodaki tavırlarını gözleyin, başkalarını taklit ediyor mu? Sakın onu zamanından önce, o bu işe hazır olmadan zorlamayın
B. Doğru ve uygun malzemeyi satın alın
Çocuğunuzun boyuna uygun lazımlık yada klozete uygulanabilir oturma yeri alın. En önemli özellik, çocuğun otururken ayaklarının yere değmesidir. Bu durumda barsak hareketleri başlayınca, yerden destek alabilecektir. Bu konuda resimli bir kitap çok işinize yarayabilir.
C. Bir rutin oluşturun
Çocuğunuzu, günde bir kez giyinik olarak lazımlığa oturtun. Bu, kahvaltıdan sonra, banyodan önce yada barsak hareketlerinin başladığı herhangi bir zaman olabilir. Burda amacımız, bebeğin, lazımlığa alışması, onu günlük rutinin bir parçası olarak görmeye başlamasıdır. Oturmak istemezse, bırakın. Sakın onu zorla lazımlığa oturtmaya çalışmayın. Hele korkmuşsa, sakın sakın zorlamayın! Bu durumda, lazımlığı bir kaç haftalığına bir kenara koyun, ardından tekrar deneyin. Oturursa iyi, ama ona neden oraya oturması gerektiğini anlatmaya çalışmayın! Unutmayın, sadece onu lazımlığa alıştırıyorsunuz ve bu iş için en uygun yer neresiyse oraya gidin; oyun odası en uygun yer olabilir!
D. Bezi çıkarın
Onu lazımlığa bezini çıkartarak oturtun. Yine başlangıçta alıştırmak amacıyla! Bu aşamada bir takım açıklamalar yararlı olabilir; anne-babanın, varsa-diğer kardeşlerin ve herkesin bu işi yaptığını ona anlatın. Soyunup tuvalete girmenin erişkince bir davranış olduğunu anlatmaya çalışın ona. Bu davranış işe yarar ve etki gösterirse iyi. Olumsuzluk durumunda unutmayın, zorlama yok. Hazır olana ve kendi kendine tuvalete oturmaya ilgi gösterene kadar bekleyin!
E. Süreci açıklayın
Çocuğa barsak hareketlerinin nereye gideceğini anlatın. Bezine kaka yaptığı zaman, onu lazımlığa oturtun, bezi onun gözü önünde lazımlık içine boşaltın. Bu durum, onun oturma ve kaka üretme arasındaki ilişkiyi anlamasına yardım edecektir. Lazımlığı tuvalete döktükten sonra sifonu ona çektirin –korkuyorsa yapmayın- kakanın nereye gittiğini görsün. Kakadan sonra giyinmeyi ve ellerini yıkamayı öğretin.
F. Bağımsızca hareket etmeye teşvik edin
Sıkıştığı zaman lazımlığı kullanması konusunda ona cesaret verin. Ne zaman isterse sizden yardım göreceği konusunda da emin olmasını sağlayın. Ara ara bezini çıkararak kilotla dolaşmasına izin verin. Bu sırada lazımlık gözönünde olsun, ona ne zaman isterse oturabileceğini söyleyin ve bunu sık sık hatırlatın.
G. Alt bezinden kilota geçin
Eğitim bu aşamaya gelince, kalın bir kumaştan yapılmış yada tek kullanımlık kilotlar giydirin. Bezden olanlar genellikle çocuğun çişini farketmesi nedeniyle daha çok işe yarar. Tek kullanımlık olanları dışarı çıkarken kullanın. Önce bir kaç saatle başlayın. Geceleri alt bezine devam edin. Yavaş yavaş büyük çocuk kilotuna geçme vakti geliyor.
H. Geri dönüşlere hoşgörüyle yaklaşın
Her çocuk tuvalet eğitimi sürecinde ara ara altına kaçıracaktır. Ona kızmayın, cezalandırmayın. Kaslarını kullanmayı öğrenirken bu durum olağandır ve biraz zaman alabilir. Bir kaza durumunda altını temizlerken, bir dahaki sefere lazımlığı kullanmasını ona hatırlatın.
I. Gece eğitimine başlayın
Gündüz sorunu tamamen çözülse bile, gece kontrolü aylar, bazen yıllar sonraya kalabilir. Hemen alt bezini atmaya kalkmayın. Bez bağlamanıza itiraz ediyorsa, çarşafın altına naylon bir örtü sermeniz temizliği kolaylaştıracaktır. Bu yaşta vücudu tuvalete gitmak için uyanmak için gereken olgunluğa henüz ulaşmamıştır.
Bu aşamada, akşamları sıvı alımını azaltmanız, kuru gecelerin sayısını artıracaktır. Gece çişi gelir ve uyanırsa, size seslenebileceğini ona hatırlatın. Lazımlığını yatağının hemen yanına koymanız da yararlı olabilir.
J. İşte bu kadar
İnanın tüm bunlar çocuğunuz hazır olunca gerçekleşecektir. Hazır olana kadar beklemeniz, hem onun, hem de sizin işinizi kolaylaştıracaktır. Bir sonraki bebeğe kadar artık rahatsınız

Painfully
29 Ocak 2015, 20:30
BEBEKLERDE, ÇOCUKLARDA İSHALLERİ VE DEHAYDRASYON YANİ VUCUDUN AŞIRI SU KAYBETMESİNDEN KURUMAYI VE ÖLÜMLERİ NASIL ÖNLEYEBİLİRİZ?

21.asırda ekmek ,şeker gibi tüm dünyada pet sişelerde satılan hazır ORS içecekler dünyada tüm geri kalmış ülkelerde, köylerde dahi satıldığında,her evde bulundurulduğunda,her anne bebeğine daha ilk ishalli dışkılamada bu sıvıyı hemen ve sürekli verebildiginde + bebeğini sağlıklı ve doğru ve yeterli beslemeyi bildiğinde,ona bu oğretildiğinde; dünyanın hiçbir yerinde bebekler bizdeki kadar olmuyor; bebek ölümleri önleniyor!
Bebek ve çocuklar sıcakları ve de soğugu yetişkinlerden çok daha fazla hissederler. Çünkü vücutları bizlerinki kadar kolay adapte olamaz.Bebekler ve çocuklar ayrıca tüm ihtiyaçlarının karşılanması için bizlere ,yani yetişkinlere güvenmek zorundadırlar.İçeceklerini,üstlerinin ve bezlerinin değistirilmesi hep bizim sorumluluğumuzdur.

Sıcak yaz aylarında işte size bebeğinizi,çocukları koruyacak bazı ipuçları;

· Yazın sıcaklarda herkesin, bebeğinizin de çok daha fazla sıvıya,suya ihtiyacı vardır.

· Bebeginize çok daha sık ve fazla anne sütü verin , tabii kendiniz de sağlıklı ve dengeli beslenmeye çalışarak ve en az 10-12 bardak su içerek!

· Anne sütü emen bebeğe ise cok daha fazla kaynatılmış ve soğutulmuş kaşıkla su verin; anne sütü emmeyene ise biberonla verin .

· Eğer 24 saat içinde bebeğinizin 6-8 oldukça ıslak bezini alıyorsaniz, değiştiriyorsanız bebeğinizin vucüdundaki su durumu iyi demektir.

· 2 yas üstündekilere ve öteki çocuklara da daha fazla ve bol su verin.

· Ilık su ile sık sık banyo yaptırın,yıkayın. Gün boyunca;pudra kullanmayın. Çünkü ciltteki gözenekleri tıkar ve kaşıntılara,kızarıklıklara sebep olabilir.

· Bebeğin yattığı beşiğe, yatağa, arabanın altına , emdirirken sizinle arasına , bebegin altına büyükçe BiR EL HAVLUSU YA DA BÜYÜKÇE BİR HAVLU koyunuz ki terini emsin ve serince olsun,cildi nefes alabilsin.

· Serince, gölge bir yerde başından ayrılmamak ve sürekli gözlemlemek ,yani yanından ayrılmamak kaydıyla su ile oynamasına müsaade edin-hortumla serinlemek, parklarda özellikle sıcak yerlerde çocuklar için yapılmış alttan 40-50 delikten tazyikle azalan, artan şiddette fışkırtan su fiskiyeleri , su doldurulan leğen, kova, plastik 10-15 cm yükseklikteki oyun havuzları gibi

· Bebek ve çocukları 10.00 sabah ile 15.00 arasında dışarı,güneşe çıkartmayın.

· Çocukları ve bebekleri hafif,ince,bol ve mümkün olduğunca bütün vücutlarını örtecek şekilde giydirin ve mutlaka oldukca geniş kenarlı şapkalar giydirin. ASLA ASLA KUNDAK YAPMAYIN .KALÇA ÇIKIĞI VE ÖLÜMLERE BİLE SEBEP OLABİLİRSİNİZ.

· İLK 12 AY BEBEĞİNİZİN CİLDİNİ HER TÜRLÜ GÜNEŞ IŞIĞINDAN, DİREKT GÜNEŞTEN MUTLAKA UZAK TUTUN. BEBEĞİNİZİN GÖLGEDE VE GÜNEŞTEN KORUNMUŞ OLDUGUNDAN MUTLAKA EMİN OLUN.HergÜn açık havada arabasıyla 1 saat gezdirin.

· Plastik ve naylon vs. giysileri asla giydirmeyin-% 100 pamuklu tercih edin.Koton,pamuklu bezlerin kullanılması bebeklerin poposundaki pişikleri önler,azaltır.

· Hazır,kullanılıp atılan bebek bezlerini acil durumlarda ve seyahatlerde kullanın sadece.Plastik kısmı bebek cildinin nefes almasını engeller.

· Bebeğinize evde sadece bezini bağlayın ve incecik bir tek atlet giydirin.Bu yeterlidir.

· Camlari indirilmis dahi olsa,bebek ve çocukları (ve hayvanlarınızı) park etmiş arabada camları indirilmiş dahi olsa asla yalnız bırakmayın.
· Çocuğun yüzünü serinletmek için sık sık ıslak bezle silin

Painfully
29 Ocak 2015, 20:30
MZİK HAKKINDA BAZI GERÇEKLER

Bebekler doğumun hemen ardından emziğe alışırlar ve ayrılmaları uzun sürer. Genellikle 2 yaşına gelene kadar da emzik alışkanlığını sürdürürler. Ancak bu konuda dikkat etmeniz gereken bazı noktalar var.

Emzik bebeğin doğal emme içgüdüsünü tatmin ediyor, ayrıca ona güven hissi veriyor. Artık günümüzde uzmanlar bunları söylüyorlar. Emzikten kaçınmak yerine, bu konuda doğru bilgi sahibi olmak ve bebeğe uygun bir şekilde vermek gerekiyor. Çünkü emziğe alıştırılmayan bebek, bir süre sonra parmak emmeye başlayabiliyor. Ancak çocuğunuzu emzikten vazgeçirmek daha kolay oluyor. Parmak emmeye alışınca, çocuğun bundan vazgeçmesi çok uzun yıllar alıyor ve damakta ve dişlerde sorunlar ortaya çıkabiliyor. Dolayısıyla bebeğinize emziğe alıştırın ancak önce yazımızı okuyun.

Emziği neden bu kadar seviyor?
Emzik bebeklerin doğal emme içgüdülerini tatmin ettiğinden onlar için vazgeçilmezdir. Emme hareketi bebek için başlı başına bir memnuniyet kaynağıdır. Çünkü doğumu izleyen haftalarda bebeğin en güçlü refleksi emmektir. Emzik sayesinde üzerindeki gerilimi atar, sakinleşir ve uykuya daha kolay dalar.

Alışkanlığı nasıl engelleyebiliriz?
Anne ve babanın en çok dikkat etmesi gereken nokta; bebekleri gergin, sinirli ve huysuzken emziği onu susturmak için tek çare olarak görmemektir. Ağlayan bebeği susturmak için önce tatlılıkla yaklaşarak sakinleştirmeye çalışmak gerekir.

Emziğin tabanı olmalı mı?
Emzik tabanı bebeğin emziği yutmasını engelleyen bölümüne verilen isim. Bu plastik kısım burun deliklerini kapatmayacak şekilde yapılıyor ve hava geçmesini sağlamak için delikleri bulunuyor. Sert ve yumuşak malzemeden yapılmış olanlarını piyasada bulmak mümkün. Ancak geceleri yumuşak malzemeden yapılanları tercih etmemelisiniz.

Silikon emzik mi, kauçuk mu?
Emzikler kauçuk ve silikon olmak üzere iki maddeden yapılıyorlar. Doğal bir madde olan kauçuk çok elastik ve dayanıklı. Özellikle diş çıkartan bebeklerde kauçuk emzik kullanmak uygun olur. Ancak kauçuk emziklerin formu, suyu içlerine emdikleri için çabuk bozulur. Silikon da silisyumdan üretilir. Silikon emziklerin formu kolay bozulmaz, ancak diş darbelerine karşı dayanıklı değillerdir. Bu yüzden silikon emzikler henüz diş çıkarmamış bebekler için daha uygundur.

Damaklı mı damaksız mı?
Damaksız emzikler anne memesini andırdığı için bebekler tarafından tercih edilir. Ancak bu tür emzikler özellikle bir yaşından sonra damağa baskı yaparak damak yapısını ve üst ön dişlerin sıralanışını bozabilirler. Bu tür emziklerin bir yaşından sonra kullanılması önerilmiyor. Damaklı emzik ise daha elips ve yukarı doğru kıvrıktır. Bu anatomik şeklinden dolayı 2-3 yaş arasında bile rahatlıkla kullanılabilir. Damağa tamamen adapte olduğundan, herhangi bir deformasyona neden olmaz.

Gece de kullanılabilir mi?
Doğrusu bebekleri geceleri emziksiz uyutmak daha zor olur. Bebek emziksiz uykuya dalamıyorsa, damaklı emzik tercih etmelisiniz. Bebek uykuya daldıktan sonra ise onu uyandırmadan emziği ağzından almalısınız.

Şekere batırılabilir mi? Emziği bebeğe vermeden önce şekere veya bala batırmak hatalı bir alışkanlıktır. Bu hareket bebeğin diş minelerini zedeler ve diş çürüklerine neden olur. Ayrıca buna alışan bebek, ağzında sürekli tatlı bir tat almak isteyebilir. Bebeklerin kalıcı olmayan süt dişlerinin de bakımı çok önemlidir. Eğer bunlara iyi bakılmazsa hemen altlarında bulunan kalıcı dişler de zarar görebilir.

Nasıl temizlenmeli?
Emziğin temizliği üretildiği malzemeye göre değişir. Kauçuk olanlar özel bir dezenfektan madde yardımı ile soğuk sterilize edilmelidirler. Silikon olanlar ise sıcak yöntemle de steril hale getirilebilirler. Emziklerin devamlı temiz durmasını istiyorsanız, emniyetli bir çengelli iğne ile çocuğun kıyafetine tutturun ve böylece sürekli yere düşmesini engelleyin.
Emzik hangi yaşta bırakılmalı?
Genelde emziğin 2 yaş civarında bırakılması gerekir. Eğer bu gerçekleştirilemiyorsa biraz daha ertelemek mümkündür. Ancak bu esnada emzik kullanma zamanının sürekli azaltılması gerekir. Bu dönemlerde eline kemirmesi için taze sebze verebilirsiniz. Ancak onu asla bir şeyler yerken yalnız bırakmayın. Her ne koşulda olursa olsun, 4 yaşına kadar emzik alışkanlığının ortadan kaldırılması gerekir. Uzun süre emzik kullanımı kulak iltihabına ve diş yapısının bozulmasına neden olabilir.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:30
Çocuğun Yabancı Cisim yutması
Hazırlayan: Dr. Bülend Özbilgin
Yabancı cisimle oynayan bir çocukta aniden gelişen solunum (nefes) sorununun, nefes borusuna kaçan yabancı bir cisim nedeniyle olabileceği düşünülmelidir.
Neler yutuyorlar?
Ayçiçeği, kabak, karpuz çekirdeği,
Nohut, fasülye ve mısır tanesi,
Fındık ve fıstık,
Plastik maddeler,
Metal iğne, türban iğnesi,
Kalem ucu, ağaç parçası,
Boncuk,
Kemik ve çeşitli maddeler,
Oyuncak parçaları.
Belirtiler
Boğulma ve solunum durması
Öksürük ve tıkanma
Hızlı nefes alma
Nefes almada zorlanma
İç çekme
Morarma
Akciğer sorunları Dikkat
Koşullar ne olursa olsun, çocukların yemesi ve oynaması için, boğulmalarına neden olabilecek yabancı cisimlerin çevrede bulundurulmaması en etkin önlemdir.
Bunun İçin:
Çocuğun metal, plastik parçalarla oynaması önlenmeli,

Çocukların çevrelerinde katı sebze ve meyveler bulundurulmamalı,

Karpuz, kavun ve zeytin çekirdeği gibi küçük ve sert maddeler çocuklardan uzak tutulmalı,

Çocuklara, çekirdekli gıdalar, çekirdekleri çıkarıldıktan sonra yedirilmeli,

Çocuğun ağzında yiyecek varken konuşması önlenmeli, bu durumda iken ağlatılmamalı, güldürülmemeli,

Anneler çocuklarının altını değiştirirken, türban iğnelerine ve kundaklamada kullanılan iğnelere dikkat etmelidir.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:30
Bebeğinizin Beyin Gelişimi
Son yıllarda teknolojideki ilerleme ile birlikte insan beyni ile ilgili şaşırtıcı gerçekler ortaya çıkmaya başladı. PET scan (positron-emision tomografi) adlı teknoloji ile bilim adamları beyinin faaliyetlerini görmeye ve ölçmeye başladılar.
Eskiden beyin gelişiminin genetik faktörlere bağlı olduğu, dışarıdan yapılacak müdahalelerin beyin gelişiminde fazla rol oynayamayacağı düşünülürdü. Ancak son zamanlarda bilim adamları arasındaki yaygın kanıya göre çevre faktörü beyin gelişiminde olumlu veya olumsuz yönde çok önemli bir rol oynamaktadır.
5 aylık fetus 5 duyunun duymak ve dokunmak olmak üzere ikisine sahip olur. Küçücük kafasında her dakika 50.000 yeni hücre oluşmaktadır. Beyin öyle hızlı gelişmektedir ki 6. ayda hızla büyüyen beyin kabuğu kafatasına sığmak için kıvrımlar oluşturmaya başlar. 7. ayda fetus beyni tüm yaşamı boyunca sahip olacağı 100 milyar beyin hücresinin hemen tamamını oluşturmuştur.
Her bebek düşünme, görme, duygu gibi beyin fonksiyonlarından sorumlu yaklaşık 100 milyar sinir hücresi ile doğar. Hayatın ilerleyen dönemlerinde ise bu doğuştan gelen 100 milyar sinir hücresinin üzerine yenileri üretilmemektedir.
Sinir hücreleri sinaps adı verilen küçücük boşluklarla birbirlerine bağlanırlar ve beynin çeşitli fonksiyonlarını yerine getiren kümeler oluştururlar.Doğumdan sonraki ilk sekiz ay boyunca sinir hücreleri arasında bağ oluşumu şaşırtıcı derecede hızlıdır. Sekiz ayın sonunda yaklaşık 1000 tirilyon sinaps oluşmuştur. Bu sinapsların günlük yaşamdaki ihtiyaclara ve uyaranlara bağlı olarak bir kısmı korunur, kullanılmayanlar ise zamanla kaybolur ve çocuk 10 yaşlarına geldiğinde sinaps sayısı erişkinlerdeki seviyesine ( 500 tirilyon) iner.
Yaşamın ilk aylarında oluşan bu bağlantılar bebeğe dışarıdan gelen uyaranlarla güçlendirilmekte ve kalıcı hale getirilmektedir. Bu uyaranları verenler de çoğunlukla bebeğin anne baba ve yakın çevresi ile bakımında yardımcı olan kişilerdir.
Görme ve konuşma yeteneğini oluşturan beyin sistemleri çok erken dönemlerde şekillenmektedir.(ilk 8 ay) Araştırmalar bebeğin doğumundan hemen sonraki erken dönemlerden başlamak üzere gördüğü ve duyduğu tüm olayların ileriki donemlerde kendi görüş ve konuşma yetenekleri üzerinde derin bir etki bıraktığını ve şekillendirdiğini göstermektedir.
Öğrenme yeteneği 3-10 yaşları arasında en üst seviyelere ulaşır ancak ömür boyu devam eder.
10-18 ay arasında bebeğin duyguları gelişmektedir. Duygular uzun vadeli bellek ile yakından ilişkilidir.
İlk 10 yıl boyunca müzik, dil eğitimi ve diğer ömür boyu sürecek yetenekler öğrenilmektedir.
Burada kısaca beyinin bölümlerinden de söz etmemiz gerekirse:

Serebral Kortex: Beyinin yüzeyindeki ince kabuktur.
Oksipital Lob:Kafanın arka tarafında yer alır ve görme işlevi ile ilgilidir.
Temporal Lob:Tabanda yer alır. Duyma, konuşma ve dil gelişimi ile ilgilidir.
Parietal Lob:Yanlarda yer alır.Duyusal uyaranlar ile ilgilidir.
Frontal Lob:Alın kısmında yer alır. Konuları değerlendirme ve problem çözme işlevi burada yapılır.
Limbik Sistem: Duygular ve uzun vadeli belleği kontrol eder.
Beyincik:Otomatik hareketleri ve dengeyi kontrol eder.
Tüm bu gelişme sürecinde bebeğin çevresi ve yaşam koşulları önemli rol oynamaktadır. Evdeki sıcak ilişkiler ve mutlu ortam beyin gelişiminde olumlu rol oynayacak, bunun tersi olarak gergin ortam ise olumsuz bir rol oynayacaktır.
Bebeğin ebeveynlerinin ve bakımından sorumlu olan kişilerin beyin gelişiminde rol oynayacakları kaçınılmazdır. Bu sebeple aşağıda dikkat edilmesi gereken birkaç önemli nokta verilmiştir.

Sıcak ve sevecen olmalısınız: Çocuklar ilişkilerinde duygusaldırlar.Bebeğinize sevgi ile yaklaştığınız takdirde sevgiyi öğrenecektir. Bebeğinize gülümseyin, onunla konuşun, ona dokunun, şarkı söyleyin. İhmal edilen bebeklerin beyinlerinin tüm bölgeleri gelişmesini tamamlayamazlar. Ayrıca özellikle ona dokunmakla beynindeki büyüme hormonu salgılanmasını arttırırsınız.Günde 3 kez onbeşer dakiklık hafif masajlar yapın. Konuşurken cildinizin birbirinize temasını sağlayın.
Bebeğinizin çıkardığı seslere, yüz ifadelerine ve hareketlerine karşı duyarlı olun. Bebekler kendilerini ifade etmek için kelimeleri kullanamazlar. Onların kendilerini ifade etme biçimi çıkardıkları sesler, yüz ifadeleri ve hareketleridir. Bunlara karşı duyarlı olup istedikleri yanıtları verdiğiniz takdirde size güvenleri artacaktır. Ağladığında rahatının kaçtığını, acıktığını anlayıp onu doyurun, güldüğünde oyun istediğini anlayıp onunla oynayın.
Bebeğinizle konuşun,hikayeler okuyun, şarkılar söyleyin. Bebeğiniz söylediklerinizin anlamını bilmese bile bu konuşma ve dil öğrenme kapasitesini arttıracaktır. Araştırmalara göre bebeğiyle sık sık konuşan annelerin bebekleri 2 yaşına geldiğinde bebekleri ile seyrek konuşan annelerin bebeklerine oranla 300 kelime daha fazla bilmektedirler. Okuma yetenekleri de gelişmektedir. Çocuğunuza resimli kitaplar okumanız ve ona resimlerde gördüklerini sormanız onun beyin gelişimine olumlu etki yapacaktır.
Belirli kalıplar ve alışkanlıklar oluşturun: Böylece çocuklar ne beklemeleri gerektiğini öğreneceklerdir. Örneğin her gün uyuma vaktinde perdeleri kapatmanız ve ninni söylemeniz onun yatağa girme vaktini öğrenmesini sağlar.Bu tür etkileşimler çocuğa ne yapması gerektiğini tahmin etmeyi öğretecektir.
Çocuğunuzun oyun oynaması, merak etmesi ve keşfetmesi için onu cesaretlendirin. Ona oyun oynarken eşlik edin ve yeni oyunlar öğretin. Biraz daha büyüdüğünde ise arkadaşları ile oynamasını, meraklarını gidermesini mümkün olduğunca engellemeyin.
Seyrettiği TV programları konusunda seçici olun: Küçük çocukların hayal ile gerçek arasındaki farkı yeni yeni öğrenmekte olduğunu unutmayın. Bazı programlar çocuğun kelime hazinesini geliştirebilir ancak bazıları da çocuğun kafasını karıştırır ve korkutur. Bu nedenle çocuğun seyrettiği programlar konusunda seçici olmalısınız. Televizyonu asla bir bebek bakıcısı gibi çocuğunuzu oyalayabilecek bir aracı olarak görmeyin.
Çocuğunuzu disiplinize edin ve bazı limitler koyun:
Çocuğunuzun ihtiyaçlarını dile getirmesine izin verin. Onu dinlerken tarafsız ve olumlu olun. Yapmasını istemediğiniz şeyleri sebepleri ile birlikte sevgi ile anlatmaya gayret gösterin. Bazı davranışlarının diğer insanları da etkileyebileceğini anlatın. Duygularını, hayal kırıklıklarını anlatmalarına yardımcı olun. Olumlu davranışlarını onaylayın. Verdiğiniz görevler de aşırıya kaçmayın.
Her bir çocuğun bir diğerinden farklı olduğunu unutmayın. Her çocuğun kendine özgü bir kişiliği vardır ve büyüme özellikleri de farklıdır. Çocuğunuzu kardeşleri veya başka çocuklarla kıyaslamayın. Kendine özgü kişiliğini yansıtmasına yardımcı olun.
Çocuğunuzu kreş veya anaokuluna vermeniz gerekiyorsa seçimde özenli olun. Bu seçim ailenin en önemli kararlarından biri olacaktır.Çünkü seçtiğiniz kuruluş çocuğunuzun erken beyin gelişiminde çok önemli rol oynayacaktır.Öncelikle çocuğunuzu vermeyi düşündüğünüz merkezi kendiniz görün, değerlendirin.
Son olarak kendinize de özen gösterin. Anne-baba çocuğun yaşamının en önemli parçalarıdır. Bebeğinize tüm ihtiyaçlarını ancak sizler sağlayabilirsiniz. Bu sebeple kendi sağlığınız, mutluluğunuz çok önemlidir. İyi beslenin, gerekli tıbbi kontrollerinizi zamanında yaptırın, egzersiz yapın, dinlenmenize özen gösterin, kendinize de zaman ayırın. Ancak böyle iyi ana-baba olabilirsiniz.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:30
Parmak Emme, Emzik Emme
ve Dişlere Etkileri
Soru: Çocuklarda parmak emme,emzik emme, ağızdan soluma, dili dişler arasına getirerek yutkunma gibi bazı kötü alışkanlıklar dişlerin yer değiştirmesine yol açar mı?

Cevap: Evet bu gibi alışkanlıklar zamanla ortodontik bozukluklara yol açacaktır.Bu nedenle anne babalar çocuğu çok iyi bir şekilde gözlemleyerek bu alışkanlıklarından vazgeçirmelidirler.Bu gibi parafonksiyonlar aşağıda bahsedilen sorunlara yol açabilir.

PARMAK EMME ve EMZİK EMME:

Emme fonksiyonu yeni doğmuş çocuklarda çok kuvvetlidir.Ancak parmak emme ve dil emme alışkanlıkları ilk 1.5 sene normal olmakla birlikte 2 yaşın sonunda kaybolur.Ancak parmak emme, emzik emme alışkanlığı devam edecek olursa henüz gelişmekte olan kas ve kemik yapıları üzerine basınç uygulayarak dişlerin yer değiştirmesine yol açar. Bu durumda üst ön dişler öne alt ön dişler ise geriye doğru eğilir ve alt ve üst ön dişler arasında açıklık meydana gelir.Alışkanlık bırakılırsa bu açıklık kapanır ancak 3.5 yaşından sonra kalıcılık artar.Parmak emme alışkanlığı gece uyurken de deva ederse daha etkili olur ve bunun sonucunda üst çenede darlık (V şeklinde bir çene kavsi) meydana gelir.

DİLİN DİŞLER ARASINA GETİRİLMESİ:

Çocukluk yutkunması: Bebeklerde henüz dişler sürmediği için, bebek yutkunurken dilini dişetlerinin arasına getirir.Ancak dişler sürdükten sonra budevam etmemelidir.Aksi taktirdebu şekilde dilin dişlerin arasına getirilerek yutkunulması sonucu alt ve üst ön dişler arasında dik yönde açıklık meydana gelir.

Tedavisi: Dilin dişlerin arasına girmesini önleyici ortodontik apareyler kullandırılır.

AĞIZDAN NEFES ALMA:

Burun tıkanıklığı gibi nedenler ağızdan solumaya yol açar.Bu tip çocuklarda postür değişiklikleri meydana gelir.

Alt çene açıktır

Dil aşağı doğrudur.

Arka dişlerin boyları uzar

Ön dişlerde açıklık artar ve

Uzun yüz sendromu meydana gelir.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:30
Bebekte Kanlı Dışkılama
Alternatif isimler

Kanlı gaita defekasyonu

Tanım

Yeni doğan bebek aşağıda belirtilen sebeplere bağlı olarak kanlı dışkı çıkarabilir.

Nedenleri,Görülme sıklığı,Risk faktörleri Sindirim sistemi organlarındaki yaralar Makat yaraları (dışkı normal ama son kısımdan kan bulaşmıştır) Yeni doğana doğumdan K vitamini verilmemiş ise buna bağlı kanama hastalığı 7 günden küçük bebeklerde doğum sırasında yutulan kan

Ayırıcı tanı : Doğum sırasında veya emme sırasında memedeki çatlaklardan anne kanının emilmesi Yemek borusu yaralanmaları Barsaklarda meydana gelen enfeksiyonlar sonucu meydana gelen kanamalar İnek sütü alerjisi Makat yaralanmaları Yaygın damar içi pıhtılaşma bozukluğu (dissemine intravasküler koagülopati) Barsak dönüş bozuklukları (malrotasyon) Barsak düğümlenmesi (volvolus) Barsak gelişim bozuklukları Bilinmeyen nedenler

Belirtiler Dolaşım sorunlarına bağlı vücudun uç kısımlarında solukluk Barsak seslerinde ve hareketlerinde düzensizlikler Enfeksiyon varlığında karında hassasiyet ve deri üzerinde kızarıklıklar Makatta yara ve çatlaklar

Tanı/Teşhis Yöntemleri (Apt Testi) : Kanamanın anneye mi ait olduğunu karar vermede kullanılır. Dışkı Kültürü : Enfenksiyon tespiti için kullanılır. Pıhtılaşma Testleri : Kanama bozukluklarını ve damar içi pıhtılaşma bozukluğu tespiti için. X-Ray : Enfeksiyon ve cerrahi sebep ayrımı için kullanılır Ayakta Direkt Karın Grafisi : Barsak tıkanmalarını göstermek için çekilir.

Tedavi

Nedenine yönelik olarak gereken tedavi yapılır.

Painfully
29 Ocak 2015, 20:31
SÜNNET
Hazırlayan: OP.DR.CENGİZ GİDENER
Müslümanlarda Peygamber'in yapılmasını istediği için sünnet olarak adlandırılan, çeşitli toplumlarda yaygın olarak uygulanan cerrahi bir girişimdir. Erkek çocuklarında penis glansını örten derinin belirli bir şekil ve ölçüde kesilmesi olarak uygulanır. Sünnet'in faydaları halen tartışmalı olmakla birlikte kesin olarak tespit edilmiş olanlar
Sünnetli erkek çocuklarında idrar yolu iltihaplanması daha az gözlenir.
Penis kanseri sadece sünnet olmayan erkeklerde gözlenir.
Bulaşıcı hastalıklar sünnet olmayan erkeklerde daha sıktır.
Kadınlarda rahim kanseri riskini azaltır.
Ülkemizde sünnet dini ve sosyal bir istek olup tüm erkek çocuklarında yaygın olarak uygulanmaktadır. Aile için sünnet töreni yapılması zevkli ve gururlu bir olay, manevi bir mutluluk olarak kabul edilmektedir. Çocuk açısından ise sünnet, arkadaşları arasında statü kazanmak açısından önemli bir olaydır.
Sünnet Ne zaman Yapılmalıdır?
Sünnet genellikle ergenlik çağı öncesi yapılmaktadır. Son zamanlarda yeni doğan (ilk 2 haftalık ) bebeklerde cerrahi işlemin kolaylığı, bebekte yara iyleşmesinin çabuk olması, sünnet sonrası bakımın kolaylığı ve psikolojik travma oluşturmaması nedeniyle en ideal yaş olarak kabul edilmektedir. Her yaşta sünnet yapılabilmekle beraber 2- 4 yaş arası çocuklarda kimlik gelişimi, ben merkeziyetçi ve uyumsuz olmaları nedeniyle zorunlu olmadıkça sünnet yapılmamalı ya da yapılacaksa anestezi altında uygulanmalıdır.
Sünnet'te Prensipler
Her çocuk yapılacak işlem hakkında bilgilendirilmeli ve bu işlemi kabul edip etmeme hakkına sahip olmalıdır. Sünnette önemli olan, çocuğa yapılacak cerrahi işlemin mümkün olduğunca psikolojik travma oluşturmadan, hijyenik şartlara uygun ve problemsiz yapılmasıdır. Günümüzde sünnet'in anatomik, fizyolojik, psikolojik açılardan bilgisi olmayan kişiler tarafından, uygun olmayan yerlerde ve koşullarda yapılmasının kabul edilebilir hiç bir gerekçesi olamaz. Sünnet ne kadar basit görülsede önemli bir cerrahi girişimdir. Bu nedenle sünnet yapılan yer ve aletlerde sterilizasyon, asepsi,antisepsi gibi tanımladığımız mikrop içermeyen ortam sağlanması zorunludur.
Sünnet Sonrası Neler Olabilir
İşin uzmanı olmayan kişilerce yapılan sünnetlerde oluşabilecek sorunları şu şekilde özetleyebiliriz.
KANAMA= Normal veya kan hastalığı olan çocuklarda uygun olmayan tekniklerle yapılan sünnetlerde ya da sünnet sonrası travmayı takiben gözlenir. Normal çocuklarda ikinci bir cerrahi işlem yeterli iken, kan hastalığı olan çocuklarda bazen çok geç kalınabilinir.
ŞEKİL BOZUKLUĞU= Uygun olmayan teknik ya da işin uzmanı olmayan kişilerin yaptığı sünnetlerde gözlenir. Şekil bozukluğu kabul edilebilir sınırlarda ya da aile ve çocuğu rahatsız etmeyecek düzeylerde ise adolesan çağına kadar beklenir. Adolesan çağı sonrası şekil bozukluğu azalmamış yada kaybolmamışsa tekrar sünnet gerekir.
KALICI SAKATLIK= Aşırı doku kaybı yada koter ile aşırı yanık olmuş ise gözlenir. Çeşitli estetik ameliyatlarla kısmen düzeltilme yapılabilsede fonksiyon kayıpları düzelmez.
KÖTÜ NEDBE DOKUSU= Yara uçları dikilmeyip kendi kendine iyleşmeye bırakılmış çocuklarda gözlenir.
ENFEKSİYON, BULAŞICI SARILIK= Özellikle toplu sünnetlerde, asepsi, antisepsi kurallarını bilmeyen kişilerin yaptığı sünnetlerden sonra gözlenir.
PEYGAMBER SÜNNETİ= İdrar deliğinin daha aşağıda olduğu çocukların sünnet yapılması ile bu çocukların ameliyat şansını kaybetmesi ya da çok daha ciddi bir kaç ameliyat olması gerekebilir.
TAM PENİS KAYBI
Yukarıda görüldüğü gibi bu liste daha da uzayabilmektedir. Sünnet bir ameliyattır ve ameliyat gibi yapılmalıdır. Asla hafife alınmamalıdır, çünkü ürkütücü ve çocuğunuzun hayat boyu taşıyabileceği sorunlar oluşturabilmektedir. Sünnet evde, sokakta, düğün salonunda itiş kakış halinde yapılamaz. Önce çocuk, cerrahi girişim öncesi psikolojik olarak hazırlanmalıdır. Çocuk ile iletişim kurulduktan sonra sünnet derisi özenle çıkarılıp, damarları bağlanıp, yara kendi kendine emilen dikişlerle kapatılmalıdır. Bu şekilde yara iyileşmesi sorunsuz ve daha hızlı olmaktadır. Toplumumuz son yıllarda özellikle medya ve iletişim araçlarının artması ile sünnetin ciddiyetini giderek kavramıştır. Bununla beraber bazı ailelerin, sünnet düğününü en güzel yerde ama esas önemli olması gereken cerrahi işlemi ehliyetsiz kişilerce uygun olmayan şartlarda yaptırılmasının kabul edilebilir bir gerekçesi olamaz.